|
Ahmetler Köyü'nün kuşbakışı görünüşü |
|
Uzaktan köye bakılınca ilk farkedilen yapı köy camisidir. |
Ahmetler'i tanıyor muyuz?Ahmetler’de doğup büyüyenler,
Ahmetler’de yaşayanlar Ahmetler’i tanır. Ama Ahmetler’den çıkıp yurdun dört bir
yanına, hatta dünyanın dört bir yanına dağılmış Ahmetler kökenli
kardeşlerimizin, gençlerimizin çocukları Ahmetler’i tanıyor mu?
Ahmetler dışında bizi tanıyan
arkadaşlarımıza köyümüzü tanıtmak istesek nelerden söz etmek gerekirdi?
Nereleri görmesini isterdik? Neleri bilmesinin isterdik?
Bu gün Ahmetler deyince ne
gelir aklımıza?
Dünden kalan ne var
aklımızda, anılarımızda Ahmetler ile ilgili?
Ahmetler ile ilgili yakın
geçmişte gözlemlerini yazan ilk yabancı ünlü mağaracı Franz Lindenmayr’ın
gözlemleri, düşünceleri nelerdir?
|
Manavgat - Akseki karayolundan Ahmetler yolu ve Kapuz Kanyonu'nun görünüşü |
Ahmetler.Net sitesinde
Ahmetler ile ilgili bir hayli yazı ve resim yayınlandı ve köyümüz tanıtıldı. Ben
burada köyümüzün görülmeye değer yerlerini resimlerle destekleyerek anlatmaya
çalışacağım. Eksiklerimiz, kusurlarımız olursa affola. Uyarılarınız olursa
eksilerimizi tamamlar; yanlışlarımızı düzeltiriz.
Manavgat - Akseki yolundan Akseki’ye doğru giderken
Taşkesiği köyünden yukarıda tepeye çıkalım. Yol tepenin kuzey yanından geçerken
karşıya Gülen dağından tarafa bir bakalım. Karşı yamaçta uzanıp giden beyaz bir
çizgi halinde bir yol vardır. Yolun yukarısında da tek – tük evler görünür. Orası
Ahmetler’dir işte.
Yolumuza devam edip inişli
çıkışlı birkaç tepe geçelim ve tepeyi aşalım. Aşağı inince sola bir yol sapar.
Buraya Akyol deriz. Bu yol bizi Ahmetler’e götürür.
“Ahmetler yolu, Manavgat haritalarında düz bir çizgi
şeklinde gösterilir. Bu kocaman bir kuyruklu yalan. Köy yolunda iniş yokuşlar
ve keskin dönemeçler vardır. Gelen giden az olduğu için olsa gerek yolun
tamamına yakını tek bir arabanın gidebileceği kadar dar. Geniş olan yerleri de
var Yol boyunca yolun iki tarafında duvar gibi kayalıklardan oluşan kanyonun
seyrine doyum olmaz. Karşı kayalıklarda çok sayıdaki koyu lekeler halinde
görünen inler ve mağara ağızları da görülmeye değer. Bir de yol ayırımındaki
levhanın varlığı yokluğu belli değil. Hatta ben köye giderken görmemiştim,
dönüşte farkına vardım.”
KÖPRÜ AYAĞI
|
Köprü Ayağı (Kapuz Kanyonu girişi) |
Akyoldan kuzeye sapıp
Ahmetler yoluna giriyoruz. Aşağı ırmağa inince bizi beton köprü ve kapuz çayı karşılar. Köprünün az
yukarısında Kapuz kanyonu başlar.
Buraya köprü ayağı denir. Köprü ayağı çocukların yüzme öğrendiği, ulu çınar
ağaçlarının gölgelediği bir dinlenme, eğlenme ve piknik yeridir. Eskiden
Ahmetlerli çocukların yüzmeye geldiği, balık tuttuğu, balıkları közde kebap
yaptığı çok ziyaret edilen bir yerdi.
Köprü ayağı denmesinin
nedeni, aşağıdaki beton köprü daha yokken kış mevsiminde ırmak taşınca köprü,
buradaki doğal kayaların üzerine kurulurdu. Yani köprünün ayakları orada
hazırdı. Bu kayalar üzerine yeteri kadar uzun olan iki ya da üç çam ağacı
uzatılır, ağaçların üzerine de yassı taşlar döşenerek köprü tamamlanırdı. Bu
taşlar üzerinden insanlar, keçiler, koyunlar bir cambaz gibi aşağıdaki köpüklü
sulara bakarak geçerdi. Büyükbaş hayvanlar ırmaktan suyun içinden geçmek
zorundaydı. Sular çok taşkın olunca geçemezler suların çekilmesini beklerlerdi.
Ve bu köprüleri arda bir
büyük taşkınlar alır gider, köprü daha eskimeden yenilenmesi gerekirdi.
Köprüyü geçip Koramşa’ya
doğru yürüyünce yolun sağında, solunda zeytinlikler, bağlar, bahçeler
sıralanmaktadır şu günlerde. Üzüm bağları genel olarak erken üzümlerinden
oluşmaktadır.
KORAMŞA (HURREMŞAH)
|
Koramşa'da kışlık oba yerleri |
Koramşa’da besicilik yapan
köylülerimiz var. Daha doğrusu kışın burada döllükte kışlatırlar davarlarını; yazın da
yaylaya göçerler.
Döllük sahibi hayvancılıkla
uğraşan ve bağ bahçe sahibi köylülerimiz buraya kışlık ev yapmaktadırlar. Su
ihtiyaçları yol boyunca demir borularla köy civarından getirilmiştir. Evlere
elektrik alma konusu da gündemdedir.
Döllüklerin az yukarısında
mermer – taş ocağı da açılmış ama sonradan bırakılmıştır.
Taş ocağını geçince Cipcikli
denilen yere geliriz. Burada bir çeşme ve dinlenme yeri vardır. Çeşmeniz az
yukarısında yol kenarında köylülerin pekmezde kullandıkları ak
toprak ocağını da görmek
mümkün.
AKYALI VE AHMETLER KANYONU
Cipcikli çeşmesinin 100 m. ilerisinde Akyalı
bulunur. Akyalıda yol büyük kaya kütleleri tünel gibi oyularak geçirilmiş. Yolun
yukarısı uçurum, aşağısı uçurum. Hem de duvar gibi dik. Aynı dik uçurum karşıda
da olunca burası dik bir kanyon oluşturuyor. Buradan geçen yabancılardan
bazıları geçerken korktuklarını söylerler. Buranın başka bir özelliği de yaz
sıcaklarında buradan gece de gündüz de serin bir yel eser, insanı serinletir.
|
Akyalı (Ahmetler yolu üzerinde) |
|
Akyalı'nın yukarıdan görünüşü |
Uçurumun aşağısı köyden gelen
derenin devamıdır. Yazın kurur. Akyalının batı karşısında Delik Kaya Başı
bulunur. Kanyonun bu yakasında uçurumların üzerinde irili ufaklı birçok mağara
ve in bulunur. Bu inlerin insan gelebilen bazılarında eskiden kışları
yağmurlarda davar sürüleri barınırdı. Ayakla gelinemeyen inlerde ise kartallar
yuva yapardı. Eskiden buralarda çok kartal vardı. “En kaliteli düdük (flüt) kartal
ayağından yapılır “ diye söylenirdi. Kartal teleklerinden de divit
yapılır mürekkeple yazı yazılırdı. Kartallar, kurtların, çakalların yediği
davarların geri kalan leşlerini temizlerdi, Bazen yeni doğmuş emlikleri (taze
oğlak, kuzu) de alıp havalanırlardı. Onun için çobanlar kuzlacı keçileri,
koyunları kartallara karşı da kollamak zorundaydı.
Akyalıdan yukarı dere boyu
bazen vadi, bazen kanyon şeklinde köy hizasına kadar gelir. Kanyonlarda gene
inler mağaralar yani eski kartal yuvaları sıralanmıştır Bunlardan
Taşharman’daki çeşmeyi geçince inatlına girerken yolun üstünde görünen Delikli İn’ in üç kapısı vardır. Bu
inde de eskiden kışları çebiç sürüleri barınırdı.
|
Delikli İn |
Dere boyu yazın dere suyundan
sulanan sebze ve meyve bahçelerini geçip orman yolundan ayrılıp köy yoluna
sapalım. Köy yol sapağının hemen aşağısında Köyöğön köprüsü ve köprünün az
aşağısında Gannıgöbet (Kanlı gölet) bulunur. Köyümüzün yüzme öğrenen ilk
çocukları yüzmeyi Gannıgöbette öğrenmişti.
Köy meydanına çıkınca eski taş
yapı çeşme, köy odası, köy cami bizi karşılar. Köy meydanında köyün her
mahallesine yol ayrılır. Mahalleler: İnbaşı, Ketirbaşı, Kızılin Üstü, merkez.
AHMETLER MAĞARASI
İn başında, in, yani Ahmetler
mağarası bulunur. Mağara hakkındaki mağaracı Franz Lindenmayr’ın görüşleri
şöyle.
|
Ahmetler Mağarası |
“Mağara oldukça geniş ve her taraf damlamalar sonucu
oluşan sarkıt ve dikitlerle doluydu. Etraftaki kalıntılardan döküntülerden
anlaşılıyordu ki sarkıt ve dikitlerin taşınabilen kısımları kırılıp götürülmüş.
Bir de başınızı kaldırıp yukarı bakarsanız sağa sola uçuşan çok sayıda yarasayı
görebilirsiniz.”
Resimde geleneksel
aydınlatma aracı ile mağarayı gezen bir mağara meraklısı görülmektedir. Bu
geleneksel aydınlatma aracı yerini artık cep fenerlerine ya da ışıldaklara
bırakmaktadır.
HEBİLBEY KÖYÜ
Ahmetler Köyü’nün takriben 3 km batısında bir ören yeri
var. Çocukluğumda gördüğüm yüksek duvarlar kaçak
define arayıcıları tarafından yıkılmış. Ören yerinin girişinde kitabeler vardı.
Eski roma yazısıyla taşlara oyulmuş yazılar vardı. Şimdi yerinde yeller esiyor.
|
Kayaların yüzüne oyulmuş kanallar |
|
Hebilbey kalesi içindeki kayalarda oymalar |
Kale batı tarafı uçurumlarla çevrilmiş olan
dikdörtgen biçiminde bir tepe üzerine kurulmuş. Kalenin batı tarafı yüksek
kayalıklarla çevrilmiş, diğer kenarları kalın surlarla. Bu hala kalıntıları
olan kalın duvarlardan anlaşılmaktadır. Kalenin su ihyacı olasılıkla 5 km uzakta bulunan Çevlik
denilen yerdeki suyun kanallarla şehre getirilmesiyle karşılanmıştır. Ancak bir
kuşatma durumunda su kale içindeki sarnıçlardan karşılanmış olsa gerek. Kale
içinde kayalardan oyulmuş çok miktarda daire ve kare şeklinde yerler vardır.
Kale kireç taşından oluşmuş büyük kaya kitleleri üzerine kurulmuş. Bu büyük
kaya kitlelerinin kimisine sarnıçlar oyulmuş. Kimisi kare şeklinde bütün
kayalardan oluşan şimdiki oturduğumuz odalara benzeyen mekânlar… Düşünün: 3 - 4 metre kenarı olan iki ya
da üç kenarı kaya içine oyulmuş odalar… Bu odalar acaba barınak olarak mı
kullanıldı yoksa onlar da sarnıç mıydı? Bu taş içine oyulmuş oda duvarlarının
kenarlarında meyilli bir şekilde oyulmuş kanallar bulunuyor. Bu kanallar acaba
yağmur sularını sarnıçlara taşımak için mi oyulmuştu, yoksa başka bir işlevi mi
vardı? Sonra bu odalar önünde basamak basamak kaya içine oyulmuş merdivenler…
Daha buna benzer bir sürü soru… Hebilbey kapalı bir kutu. Bu Hebilbey adı nerden
geliyor. Kale Yunanlılardan mı kalmış yoksa Romalılardan mı?
Ören yerleri ile ilgilenen yetkililerimizin buradan
haberi olmadığını sanıyorum. Benin çocukluğumda var olan bazı kitabeler ve
taşlara oyulmuş yazılar şimdi yok. Benim çocukluğumda buradan taşınan taşlarla
köy çeşmelerinin duvarları yapılmıştı.
Kaçak define arayıcıları neler götürdü kimse bilmiyor. Bu ata mirası
ören yeri yakında kaybolursa şaşmayalım. Köylülerimizin de yetkililerimizin de
kaybolunca yerine gelmeyecek olan bu ulusal servetimize sahip çıkması
gerekmektedir.
ÇEVLİK - AHMETLER KANYONU
|
Kapuz Kanyonunun Çevlik denilen bölümü |
Kapuz Irmağı üzerindeki kanyonda bazı tur
düzenleyicileri yürüyüş ve tırmanma turları düzenlediler. Çevlik, kanyonun tabanındaki akarsuya
erişmek için bir kapı gibidir. Adından da anlaşılacağı üzere geniş bir alanın
kenarları kayalarla, uçurumlarla çevrilmiş bir yer burası. Bu alana girilebilecek bir kapı
var. O da ortası delinmiş bir kayadan geçiyor.
Eskiden Pantır Emmi davar sürüsünü kışın Çevlik’e
sürer, kapısını da pekitir, köye evine çıkar gelirdi. Sonraları üç-beş davarı
olanlar da güdemeyecekleri davarları Çevlik’e sürüverir, uzun süre bakmazdı.
Bir sene adam görmeyen davarlar bazen yabanileşir, insan görünce kaçar,
yakalamakta zorluk çekilirdi.
|
Çevlik'ten başka bir görünüm. |
Bazı yıllar turizm şirketleri Çevlik ve Köprü ayağı
arasında tırmanma ve yürüyüş turları düzenlemektedir. Tehlikeli ve zor yerler
uygun ipler bağlanarak güvenlik içinde bu yüksek uçurumların arasından geçip
gitmek çok keyifli ve heyecanlı olsa gerek.
|
Çevlik kapısı
|
Kapuz Çayındaki tırmanışlarla ilgili bir yazı
Ahmetler. Net sitesinin Köyümüz bölümündeki Doğal Güzellikleri başlığı altında
bulabiliriz.
PİKNİK YERLERİ
Dallı Biladan
Soğuk Suyun Gözü
Eski Değirmen
Köprü Ayağı
GEÇMİŞİN AYAK İZLERİ
(Geçmişimizi bilirsek nerden nereye geldiğimizi anlayabiliriz. Geçmişi olmayanın geleceği de olmaz.)
Bizim çocukluğumuzda köyümüzün görünüşü böyleydi. Çatılarda kiremit yoktu. Damlar yonga ile örtülür, yongaları rüzgar atmasın diye de üzeri taşlarla bastırılırdı.
|
Eskiden davar, koyun çobanlarımız böyle giyinirlerdi. |
|
Eskiden annelerimiz, bacılarımız böyle giyinirlerdi |
|
Eskiden erkekler böyle giyinse de doğal sayılırdı. |
|
Özgün mimarisiyle bir Ahmetler evi |
|
Köy toprakları dağlık olduğu için hala hayvanlarla taşımacılık yapılıyor. |
|
İnbaşında Gocardıç'ın dibinde bir düğün yemeği
...
Güncelleme:
...
Köylülerin dediğine göre,2019 kışı sert rüzgarlara dayanamayan Goc'ardıç yıkılmış.
...
BİR GOC’ARDIÇ GELDİ GEÇTİ ŞU DÜNYADAN
Dili olsa da
konuşsa ne derdi acaba? Yüzlerce yıl çevrede olanlara tanıklık etmiş Goc’ardıç
yok artık. Çocukluğumuzda Goc’ardıç’ın yanına gelmeyi çok severdik. Yazın köyün
içi sıcak olurken burası dereye bakan bir yer olduğu için püfür püfür eserdi.
Sadece serin olduğu için gelmezdik oraya. Gözlerimiz de bayram ederdi. Oraya
gelince bütün dere boyu bağlarıyla, bahçeleriyle ayaklarımızın altına
serilirdi. Dere boyunun yeşilliği ruhumuza da su serperdi. Köyöğön, Güğlen,
Serken Yaka gözlerimizin önünde olurdu. Daha önemlisi ardıcın altında Ahmetler
Mağarası vardı. Mağaradan soğuk su almak
isteyenler, ekmek eyleyecek olanlar buradan geçerlerdi. Burası bir yol üstü,
bir uğrak yeriydi.
Bu kadar
güzel bir yerde yaşayan ardıca insanlarımız başka bir değer vermiş, dibine
kesme taşlardan bir yapı yapmışlardı. Yapıyı kimin yaptığını, niçin yaptığını
bilen yoktu. Uğrak yeri olduğu için insanlar üzerine oturup dinlensin diye
yapılmış olsa gerekti. Öyle de oluyordu. Oturulacak yükseklikte olan düzgün
taşlar üzerine insanlar oturup dinleniyordu. Çocuklar üzerinde oynuyordu. Ama
bazı insanlar yapının bir türbe olduğunu düşünmüş olsa gerekti. Türbe miydi,
türbede yatır var mıydı, yok muydu bilmiyoruz. Ama yatır olduğunu düşünen
insanlarımız ardıç gövdesine çivilerle renkli bezler asmış, dilek tutmuşlardı. Bizim
çocukluğumuzda ardıca çivi çakmaya renkli bez asmaya, dibine bozuk para atmaya
devam etti insanlar. Sonra zaman geçti devran döndü, köye bir radyo getiren
oldu. Radyoda hastalıktan, sağlıktan, batıl inançlardan söz ettiler. Sonra bir
de okul yapıldı köyde. Okulda okuyanlar hastalıkları cinlerin, perilerin değil
mikropların yaptığını öğrendiler. Ardıca çivi ile bez asıp para atan insanlar
azaldı. Çocukluğumuzdaki ardıcın allı pullu gövdesi zamanla değişti; bezler
gitti, sadece çiviler kaldı. Ardıcın dibinden topladığımız bir kuruşlar,
delikli iki buçuk kuruşlar da bulunmaz oldu. Büyükler der ki: kendileri çocuk
iken ardıcın dibinden mecidiye, yirmilik, kırlık gibi eski yazı olan paralar
toplamışlar. Daha sonra ne mi oldu? Alıçlıyatak suyu köye getirilince su işini
yaptıran müteahhit ardıcın dibindeki kesme taşları taşıyıp onları çeşmelerin
duvarlarında kullandı. Köy çeşmelerindeki kesme taşların bazıları ardıcın
dibindeki türbeden getirildi. Türbe olmayınca bez bağlama, çivi çakma, dilek
tutma olayları da bitti.
Ardıcın dibine gene de
ziyaretçi akını azalmadı. Ayak alışkanlığı köy içide dolaşmaya çıkanların ilk
uğrak yeri orasıydı. Gölgesinde yemekler yendi. Harmanpelit’teki hedefe
şeşanalarla atış yapıldı. Birinci olanlara ödül
verildi. Bir ağacın böylesine kutsallaştırılmasını elbette doğru bulmayız. Bazı
batıl inançlar köyümüzü çok önceden terk etti. Ardıcın insanlarımız gözünde tarihi
bir kişiliği vardı. Yüzlerce sene daha yaşasın isterdik. Ama doğanın kanunu bu,
her canlı gibi doğdu, yaşadı, öldü. Ölürken de insanlar üzerinde iyi izlenimler
bıraktı. Herkes onun iyiliğinden söz ediyor.
|
|
Ketirbaş'tan köyün görünüşü |
Ahmetler Köyü ile ilgili daha çok resim ve ayrıntılı yazı içeren "AHMETLERİN GÖRÜLMEYE DEĞER YERLERİ" ile ilgili yazımızı aşağıdaki bağlantıyı açıp inceleyebilirsiniz.
http://manavgatliarici.blogspot.com/p/yoremizi-taniyalim.html
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder