Ahmetler Köyü

Köyümüzü, yöremizi, kültürümüzü tanıyalım, tanıtalım.

27 Ocak 2013 Pazar

Ahmetler Deyince


Ahmetler Köyü'nün kuşbakışı görünüşü




Uzaktan köye bakılınca ilk farkedilen yapı köy camisidir.
Ahmetler'i tanıyor muyuz?Ahmetler’de doğup büyüyenler, Ahmetler’de yaşayanlar Ahmetler’i tanır. Ama Ahmetler’den çıkıp yurdun dört bir yanına, hatta dünyanın dört bir yanına dağılmış Ahmetler kökenli kardeşlerimizin, gençlerimizin çocukları Ahmetler’i tanıyor mu?

Ahmetler dışında bizi tanıyan arkadaşlarımıza köyümüzü tanıtmak istesek nelerden söz etmek gerekirdi? Nereleri görmesini isterdik? Neleri bilmesinin isterdik?

Bu gün Ahmetler deyince ne gelir aklımıza?

Dünden kalan ne var aklımızda, anılarımızda Ahmetler ile ilgili?

Ahmetler ile ilgili yakın geçmişte gözlemlerini yazan ilk yabancı ünlü mağaracı Franz Lindenmayr’ın gözlemleri, düşünceleri nelerdir?

Manavgat - Akseki karayolundan Ahmetler yolu ve Kapuz Kanyonu'nun görünüşü
Ahmetler.Net sitesinde Ahmetler ile ilgili bir hayli yazı ve resim yayınlandı ve köyümüz tanıtıldı. Ben burada köyümüzün görülmeye değer yerlerini resimlerle destekleyerek anlatmaya çalışacağım. Eksiklerimiz, kusurlarımız olursa affola. Uyarılarınız olursa eksilerimizi tamamlar; yanlışlarımızı düzeltiriz.

Manavgat  - Akseki yolundan Akseki’ye doğru giderken Taşkesiği köyünden yukarıda tepeye çıkalım. Yol tepenin kuzey yanından geçerken karşıya Gülen dağından tarafa bir bakalım. Karşı yamaçta uzanıp giden beyaz bir çizgi halinde bir yol vardır. Yolun yukarısında da tek – tük evler görünür. Orası Ahmetler’dir işte.

Yolumuza devam edip inişli çıkışlı birkaç tepe geçelim ve tepeyi aşalım. Aşağı inince sola bir yol sapar. Buraya Akyol deriz. Bu yol bizi Ahmetler’e götürür.

“Ahmetler yolu, Manavgat haritalarında düz bir çizgi şeklinde gösterilir. Bu kocaman bir kuyruklu yalan. Köy yolunda iniş yokuşlar ve keskin dönemeçler vardır. Gelen giden az olduğu için olsa gerek yolun tamamına yakını tek bir arabanın gidebileceği kadar dar. Geniş olan yerleri de var Yol boyunca yolun iki tarafında duvar gibi kayalıklardan oluşan kanyonun seyrine doyum olmaz. Karşı kayalıklarda çok sayıdaki koyu lekeler halinde görünen inler ve mağara ağızları da görülmeye değer. Bir de yol ayırımındaki levhanın varlığı yokluğu belli değil. Hatta ben köye giderken görmemiştim, dönüşte farkına vardım.”

KÖPRÜ AYAĞI
Köprü Ayağı (Kapuz Kanyonu girişi)
Akyoldan kuzeye sapıp Ahmetler yoluna giriyoruz. Aşağı ırmağa inince bizi beton köprü ve kapuz çayı karşılar. Köprünün az yukarısında Kapuz kanyonu başlar. Buraya köprü ayağı denir. Köprü ayağı çocukların yüzme öğrendiği, ulu çınar ağaçlarının gölgelediği bir dinlenme, eğlenme ve piknik yeridir. Eskiden Ahmetlerli çocukların yüzmeye geldiği, balık tuttuğu, balıkları közde kebap yaptığı çok ziyaret edilen bir yerdi.

Köprü ayağı denmesinin nedeni, aşağıdaki beton köprü daha yokken kış mevsiminde ırmak taşınca köprü, buradaki doğal kayaların üzerine kurulurdu. Yani köprünün ayakları orada hazırdı. Bu kayalar üzerine yeteri kadar uzun olan iki ya da üç çam ağacı uzatılır, ağaçların üzerine de yassı taşlar döşenerek köprü tamamlanırdı. Bu taşlar üzerinden insanlar, keçiler, koyunlar bir cambaz gibi aşağıdaki köpüklü sulara bakarak geçerdi. Büyükbaş hayvanlar ırmaktan suyun içinden geçmek zorundaydı. Sular çok taşkın olunca geçemezler suların çekilmesini beklerlerdi.

Ve bu köprüleri arda bir büyük taşkınlar alır gider, köprü daha eskimeden yenilenmesi gerekirdi.

Köprüyü geçip Koramşa’ya doğru yürüyünce yolun sağında, solunda zeytinlikler, bağlar, bahçeler sıralanmaktadır şu günlerde. Üzüm bağları genel olarak erken üzümlerinden oluşmaktadır.

KORAMŞA (HURREMŞAH)

Koramşa'da kışlık oba yerleri
Koramşa’da besicilik yapan köylülerimiz var. Daha doğrusu kışın burada döllükte kışlatırlar davarlarını; yazın da yaylaya göçerler.

Döllük sahibi hayvancılıkla uğraşan ve bağ bahçe sahibi köylülerimiz buraya kışlık ev yapmaktadırlar. Su ihtiyaçları yol boyunca demir borularla köy civarından getirilmiştir. Evlere elektrik alma konusu da gündemdedir.

Döllüklerin az yukarısında mermer – taş ocağı da açılmış ama sonradan bırakılmıştır.

Taş ocağını geçince Cipcikli denilen yere geliriz. Burada bir çeşme ve dinlenme yeri vardır. Çeşmeniz az yukarısında yol kenarında köylülerin pekmezde kullandıkları ak toprak ocağını da görmek mümkün.

AKYALI VE AHMETLER KANYONU

Cipcikli çeşmesinin 100 m. ilerisinde Akyalı bulunur. Akyalıda yol büyük kaya kütleleri tünel gibi oyularak geçirilmiş. Yolun yukarısı uçurum, aşağısı uçurum. Hem de duvar gibi dik. Aynı dik uçurum karşıda da olunca burası dik bir kanyon oluşturuyor. Buradan geçen yabancılardan bazıları geçerken korktuklarını söylerler. Buranın başka bir özelliği de yaz sıcaklarında buradan gece de gündüz de serin bir yel eser, insanı serinletir.

Akyalı (Ahmetler yolu üzerinde)
Akyalı'nın yukarıdan görünüşü
Uçurumun aşağısı köyden gelen derenin devamıdır. Yazın kurur. Akyalının batı karşısında Delik Kaya Başı bulunur. Kanyonun bu yakasında uçurumların üzerinde irili ufaklı birçok mağara ve in bulunur. Bu inlerin insan gelebilen bazılarında eskiden kışları yağmurlarda davar sürüleri barınırdı. Ayakla gelinemeyen inlerde ise kartallar yuva yapardı. Eskiden buralarda çok kartal vardı. “En kaliteli düdük (flüt) kartal ayağından yapılır “ diye söylenirdi. Kartal teleklerinden de divit yapılır mürekkeple yazı yazılırdı. Kartallar, kurtların, çakalların yediği davarların geri kalan leşlerini temizlerdi, Bazen yeni doğmuş emlikleri (taze oğlak, kuzu) de alıp havalanırlardı. Onun için çobanlar kuzlacı keçileri, koyunları kartallara karşı da kollamak zorundaydı.

Akyalıdan yukarı dere boyu bazen vadi, bazen kanyon şeklinde köy hizasına kadar gelir. Kanyonlarda gene inler mağaralar yani eski kartal yuvaları sıralanmıştır Bunlardan Taşharman’daki çeşmeyi geçince inatlına girerken yolun üstünde görünen Delikli İn’ in üç kapısı vardır. Bu inde de eskiden kışları çebiç sürüleri barınırdı.

Delikli İn
Dere boyu yazın dere suyundan sulanan sebze ve meyve bahçelerini geçip orman yolundan ayrılıp köy yoluna sapalım. Köy yol sapağının hemen aşağısında Köyöğön köprüsü ve köprünün az aşağısında Gannıgöbet (Kanlı gölet) bulunur. Köyümüzün yüzme öğrenen ilk çocukları yüzmeyi Gannıgöbette öğrenmişti.

Köy meydanına çıkınca eski taş yapı çeşme, köy odası, köy cami bizi karşılar. Köy meydanında köyün her mahallesine yol ayrılır. Mahalleler: İnbaşı, Ketirbaşı, Kızılin Üstü, merkez.

AHMETLER MAĞARASI

İn başında, in, yani Ahmetler mağarası bulunur. Mağara hakkındaki mağaracı Franz Lindenmayr’ın görüşleri şöyle.
Ahmetler Mağarası
“Mağara oldukça geniş ve her taraf damlamalar sonucu oluşan sarkıt ve dikitlerle doluydu. Etraftaki kalıntılardan döküntülerden anlaşılıyordu ki sarkıt ve dikitlerin taşınabilen kısımları kırılıp götürülmüş. Bir de başınızı kaldırıp yukarı bakarsanız sağa sola uçuşan çok sayıda yarasayı görebilirsiniz.”
Resimde geleneksel aydınlatma aracı ile mağarayı gezen bir mağara meraklısı görülmektedir. Bu geleneksel aydınlatma aracı yerini artık cep fenerlerine ya da ışıldaklara bırakmaktadır.

 HEBİLBEY KÖYÜ

Ahmetler Köyü’nün takriben 3 km batısında bir ören yeri var. Çocukluğumda gördüğüm yüksek duvarlar kaçak define arayıcıları tarafından yıkılmış. Ören yerinin girişinde kitabeler vardı. Eski roma yazısıyla taşlara oyulmuş yazılar vardı. Şimdi yerinde yeller esiyor.
Kayaların yüzüne oyulmuş kanallar
Hebilbey kalesi içindeki kayalarda oymalar
Kale batı tarafı uçurumlarla çevrilmiş olan dikdörtgen biçiminde bir tepe üzerine kurulmuş. Kalenin batı tarafı yüksek kayalıklarla çevrilmiş, diğer kenarları kalın surlarla. Bu hala kalıntıları olan kalın duvarlardan anlaşılmaktadır. Kalenin su ihyacı olasılıkla 5 km uzakta bulunan Çevlik denilen yerdeki suyun kanallarla şehre getirilmesiyle karşılanmıştır. Ancak bir kuşatma durumunda su kale içindeki sarnıçlardan karşılanmış olsa gerek. Kale içinde kayalardan oyulmuş çok miktarda daire ve kare şeklinde yerler vardır. Kale kireç taşından oluşmuş büyük kaya kitleleri üzerine kurulmuş. Bu büyük kaya kitlelerinin kimisine sarnıçlar oyulmuş. Kimisi kare şeklinde bütün kayalardan oluşan şimdiki oturduğumuz odalara benzeyen mekânlar… Düşünün: 3 - 4 metre kenarı olan iki ya da üç kenarı kaya içine oyulmuş odalar… Bu odalar acaba barınak olarak mı kullanıldı yoksa onlar da sarnıç mıydı? Bu taş içine oyulmuş oda duvarlarının kenarlarında meyilli bir şekilde oyulmuş kanallar bulunuyor. Bu kanallar acaba yağmur sularını sarnıçlara taşımak için mi oyulmuştu, yoksa başka bir işlevi mi vardı? Sonra bu odalar önünde basamak basamak kaya içine oyulmuş merdivenler… Daha buna benzer bir sürü soru… Hebilbey kapalı bir kutu. Bu Hebilbey adı nerden geliyor. Kale Yunanlılardan mı kalmış yoksa Romalılardan mı?
Ören yerleri ile ilgilenen yetkililerimizin buradan haberi olmadığını sanıyorum. Benin çocukluğumda var olan bazı kitabeler ve taşlara oyulmuş yazılar şimdi yok. Benim çocukluğumda buradan taşınan taşlarla köy çeşmelerinin duvarları yapılmıştı.  Kaçak define arayıcıları neler götürdü kimse bilmiyor. Bu ata mirası ören yeri yakında kaybolursa şaşmayalım. Köylülerimizin de yetkililerimizin de kaybolunca yerine gelmeyecek olan bu ulusal servetimize sahip çıkması gerekmektedir.

ÇEVLİK - AHMETLER KANYONU

Kapuz Kanyonunun Çevlik denilen bölümü
Kapuz Irmağı üzerindeki kanyonda bazı tur düzenleyicileri yürüyüş ve tırmanma turları düzenlediler.  Çevlik, kanyonun tabanındaki akarsuya erişmek için bir kapı gibidir. Adından da anlaşılacağı üzere geniş bir alanın kenarları kayalarla, uçurumlarla çevrilmiş bir yer burası. Bu alana girilebilecek bir kapı var. O da ortası delinmiş bir kayadan geçiyor.

Eskiden Pantır Emmi davar sürüsünü kışın Çevlik’e sürer, kapısını da pekitir, köye evine çıkar gelirdi. Sonraları üç-beş davarı olanlar da güdemeyecekleri davarları Çevlik’e sürüverir, uzun süre bakmazdı. Bir sene adam görmeyen davarlar bazen yabanileşir, insan görünce kaçar, yakalamakta zorluk çekilirdi.
Çevlik'ten başka bir görünüm.

Bazı yıllar turizm şirketleri Çevlik ve Köprü ayağı arasında tırmanma ve yürüyüş turları düzenlemektedir. Tehlikeli ve zor yerler uygun ipler bağlanarak güvenlik içinde bu yüksek uçurumların arasından geçip gitmek çok keyifli ve heyecanlı olsa gerek.

Çevlik kapısı




Kapuz Çayındaki tırmanışlarla ilgili bir yazı Ahmetler. Net sitesinin Köyümüz bölümündeki Doğal Güzellikleri başlığı altında bulabiliriz.

PİKNİK YERLERİ
Dallı Biladan
Soğuk Suyun Gözü
Eski Değirmen
Köprü Ayağı












GEÇMİŞİN AYAK İZLERİ 
(Geçmişimizi bilirsek nerden nereye geldiğimizi anlayabiliriz. Geçmişi olmayanın geleceği de olmaz.)
Bizim çocukluğumuzda köyümüzün görünüşü böyleydi. Çatılarda kiremit yoktu. Damlar yonga ile örtülür, yongaları rüzgar atmasın diye de üzeri taşlarla bastırılırdı.
Eskiden davar, koyun çobanlarımız böyle giyinirlerdi.
Eskiden annelerimiz, bacılarımız böyle giyinirlerdi
Eskiden erkekler böyle giyinse de doğal sayılırdı.


Özgün mimarisiyle bir Ahmetler evi
Köy toprakları dağlık olduğu için hala hayvanlarla taşımacılık yapılıyor.
İnbaşında Gocardıç'ın dibinde bir düğün yemeği
...
Güncelleme:
...
Köylülerin dediğine göre,2019 kışı sert rüzgarlara dayanamayan Goc'ardıç yıkılmış.
...
BİR GOC’ARDIÇ GELDİ GEÇTİ ŞU DÜNYADAN
Dili olsa da konuşsa ne derdi acaba? Yüzlerce yıl çevrede olanlara tanıklık etmiş Goc’ardıç yok artık. Çocukluğumuzda Goc’ardıç’ın yanına gelmeyi çok severdik. Yazın köyün içi sıcak olurken burası dereye bakan bir yer olduğu için püfür püfür eserdi. Sadece serin olduğu için gelmezdik oraya. Gözlerimiz de bayram ederdi. Oraya gelince bütün dere boyu bağlarıyla, bahçeleriyle ayaklarımızın altına serilirdi. Dere boyunun yeşilliği ruhumuza da su serperdi. Köyöğön, Güğlen, Serken Yaka gözlerimizin önünde olurdu. Daha önemlisi ardıcın altında Ahmetler Mağarası vardı.  Mağaradan soğuk su almak isteyenler, ekmek eyleyecek olanlar buradan geçerlerdi. Burası bir yol üstü, bir uğrak yeriydi.
Bu kadar güzel bir yerde yaşayan ardıca insanlarımız başka bir değer vermiş, dibine kesme taşlardan bir yapı yapmışlardı. Yapıyı kimin yaptığını, niçin yaptığını bilen yoktu. Uğrak yeri olduğu için insanlar üzerine oturup dinlensin diye yapılmış olsa gerekti. Öyle de oluyordu. Oturulacak yükseklikte olan düzgün taşlar üzerine insanlar oturup dinleniyordu. Çocuklar üzerinde oynuyordu. Ama bazı insanlar yapının bir türbe olduğunu düşünmüş olsa gerekti. Türbe miydi, türbede yatır var mıydı, yok muydu bilmiyoruz. Ama yatır olduğunu düşünen insanlarımız ardıç gövdesine çivilerle renkli bezler asmış, dilek tutmuşlardı. Bizim çocukluğumuzda ardıca çivi çakmaya renkli bez asmaya, dibine bozuk para atmaya devam etti insanlar. Sonra zaman geçti devran döndü, köye bir radyo getiren oldu. Radyoda hastalıktan, sağlıktan, batıl inançlardan söz ettiler. Sonra bir de okul yapıldı köyde. Okulda okuyanlar hastalıkları cinlerin, perilerin değil mikropların yaptığını öğrendiler. Ardıca çivi ile bez asıp para atan insanlar azaldı. Çocukluğumuzdaki ardıcın allı pullu gövdesi zamanla değişti; bezler gitti, sadece çiviler kaldı. Ardıcın dibinden topladığımız bir kuruşlar, delikli iki buçuk kuruşlar da bulunmaz oldu. Büyükler der ki: kendileri çocuk iken ardıcın dibinden mecidiye, yirmilik, kırlık gibi eski yazı olan paralar toplamışlar. Daha sonra ne mi oldu? Alıçlıyatak suyu köye getirilince su işini yaptıran müteahhit ardıcın dibindeki kesme taşları taşıyıp onları çeşmelerin duvarlarında kullandı. Köy çeşmelerindeki kesme taşların bazıları ardıcın dibindeki türbeden getirildi. Türbe olmayınca bez bağlama, çivi çakma, dilek tutma olayları da bitti.
Ardıcın dibine gene de ziyaretçi akını azalmadı. Ayak alışkanlığı köy içide dolaşmaya çıkanların ilk uğrak yeri orasıydı. Gölgesinde yemekler yendi. Harmanpelit’teki hedefe şeşanalarla atış yapıldı. Birinci olanlara ödül verildi. Bir ağacın böylesine kutsallaştırılmasını elbette doğru bulmayız. Bazı batıl inançlar köyümüzü çok önceden terk etti. Ardıcın insanlarımız gözünde tarihi bir kişiliği vardı. Yüzlerce sene daha yaşasın isterdik. Ama doğanın kanunu bu, her canlı gibi doğdu, yaşadı, öldü. Ölürken de insanlar üzerinde iyi izlenimler bıraktı. Herkes onun iyiliğinden söz ediyor.

Ketirbaş'tan köyün görünüşü
Ahmetler Köyü ile ilgili daha çok resim ve ayrıntılı yazı içeren "AHMETLERİN GÖRÜLMEYE DEĞER YERLERİ" ile ilgili yazımızı aşağıdaki bağlantıyı açıp inceleyebilirsiniz.
http://manavgatliarici.blogspot.com/p/yoremizi-taniyalim.html



Hiç yorum yok: