Ahmetler Köyü

Köyümüzü, yöremizi, kültürümüzü tanıyalım, tanıtalım.

24 Temmuz 2016 Pazar

Susuz Çeşme

Susuz Çeşme
"Bu çeşme nasıl çeşme, su içecek tası yok.
Kırma insan kalbini, yapacak ustası yok."
Gökyaçı'dan aşağıddaki susuz çeşme.
Şimdi aşağıdaki düzlükte akan yeni çeşme.

2016 yılı Haziran ayı sonları. Yaylada komşular arasında su anlaşmazlığı olmuş. Keşif çıktı. Biz de gittik. Çırlavık’taki obalardan yukarıdaki Gökyalçı denilen yerdeki su kaynakları bakıldı. İnsanlarımız Gökyalçı’nın aşağısındaki yamaçta kümeler oluşturup konuştular. Yaylanın temiz havasını soludular, Çırlavık’ın çelik gibi soğuk suyunu içtiler; canlarına can katıldı.
Yamacın ortasında sağ kıyıda kayalara yakın yerde susuz bir çeşme var. Önünde de çakıllarla dolmuş beton bir tekne. Kimimiz bu çeşme ile tekneyi gördü, kimimiz farkına bile varmadı. Ben çeşme ile beton tekneyi görünce hüzünlendim. Çocukluk anılarım canlandı. Canlanıp gözlerimin önüne geldi.
Çünkü bu çeşmenin beton teknesini ben yapmıştım.
O zaman Gökyalçı’daki su kaynakları toplanmış, bir arkla bu çeşmenin olduğu yere kadar getirilmişti. Ark hayvanların gezerken yuvarladıkları çakıllarla dolmasın diye yassı taşlarla kapatılmıştı. Suların getirildiği yere bir duvar yapılmış, duvarın arasına ağaç bir oluk konmuştu. Ağaç oluktan sular altındaki ağaç tekneye akardı. Çırlavık’ta obada yaşayan insanlar içme, kullanma sularını bu ağaç oluktan doldururlardı. Bütün hayvanlar o ağaç tekneden sulanırdı. Ağaç tekneden taşıp akan suların birikmesi için yerlere yalaklar kazılmıştı. Yalakların kenarları hayvanlar su içerken çamur olmasın diye say taşlarla döşenmişti. Çeşmenin sağ tarafındaki kayalıklar sürülerden birinin eşmesiydi. Öğleyin eşmede dinlenen hayvanlardan susayanlar gelip bu tekneden sulanırdı. Çırlavık çeşmesinin yakınında bulunan Sayyatak, Tomsubaşı, Eğrikar gibi yerlerdeki diğer obaların hayvanları da buradan sulanırdı. Ağaç tekneler zamanla çürüyüp eskiyince yenisi getirilip konurdu. Bu biraz zahmetli olmalıydı ki büyükler buraya da Aldürbe Çeşmesi’nin önündeki gibi beton bir tekne yapmayı düşünmüşler.
Tekne yaptırma işini dayım Sarı Mehmet (Mehmet Güngör) üstlenmiş. Çeşmenin olduğu yere Akseki’den çimento torbaları develerle getirildi. O zaman motorlu taşıtların gelmesi için yol yoktu. En çok işe yarayan taşıt aracımız da develerdi. Yine develerle kalıp tahtaları, Kumlu Boğaz’da doldurulmuş olan kum çuvalları taşındı. Kazma, kürek, mala, keser, bıçkı, çivi tamamlandı. Helva yapmak için un, şeker, yağ tamamdı. Helvayı yapacak adam gerekti. Ama helva yapacak adam bulunamamıştı. Usta yoktu. Koyunun olmadığı yerde keçiye “Abdurrahman Çelebi” demişler. Adam yokluğunda gözler bana çevrildi. Ben o günlerde ilkokulu bitirmiş olmalıyım. Oğlak çobanı olmuşum. Oğlak güderken boş kalınca kaşık, oklava gibi el işleri yaptığımı; derelerde oyuncak değirmenler yapıp döndürdüğümü görmüşler. El yeteneklerimin iyi olduğunu anlamışlar. Keser, bıçkı kullanmasını da bildiğime göre “Bu çocuk bu tekneyi yapar. Başka usta aramayalım.” demişler. Dayım aynı zamanda obanın en büyüğü. Herkes onu sayar, onun sözüne değer verir. Dayım bir gün tuttu kolumdan, getirdi çeşmenin başına. Beni beton tekne yapımı için “ustabaşı” tayin etti. Kol kırıldı, boyuna yük oldu. Bu iş ya yapılacak, ya yapılacak. Keseri, bıçkıyı elime verdi. “Hadi başla!” dedi. Başladık.
Dayım tabana düz taşlar döşedi. Üstüne çakıllı harç ile beton döktük. Yan duvarların kalıplarını çakmak bana aitti. Kendi bildiğime göre yapmaya çalışıyordum. Ama ben ustabaşı olmama rağmen dayım ikide bir bana emirler veriyordu. “Şunu şöyle yap, bunu böyle çat…“ Dayımın işime karışması hoşuma gitmedi. Dayımın aksi bir adam olduğunu söylerlerdi. “Kız halaya, oğlan dayıya çekermiş.” Ben de biraz dayıma çekmiş olmalıyım ki aksilik yapmada ondan geri kalmadım. Karışmalarına bir sabır ettim, iki sabır ettim; sonunda bardak taştı. Keseri bıçkıyı bırakıp kenara çekildim.
“Dayı, usta sen isen al şu keseri, bıçkıyı kalıbı kendin yap. Yok, usta ben isem işime karışma. Bak, bir daha işime karışırsan varır giderim.”
Dayım işimi beğenmiş olmalı ki, aksilik yapmadı. Yelkenleri indirdi. Mum gibi oldu.
“Tamam dayısı. Usta sensin. Hiç karışmıyorum. Bildiğin gibi yap. Ben ustanın yanında işçiyim,” deyip beni de yumuşattı. Ondan sonra tarif edip emir vermedi. Yardım etti, benim istediğim plandan kalıbı çakıp, kalıbın içine düzgün taşlarla çimentolu harç ile duvar ördük. Kalıp sökülünce duvarı sıvadık. Güzel bir tekne oldu. Bu çeşme bir süre “Sarı Mehmet Çeşmesi” olarak anıldı. Daha sonra değişiklik oldu mu bilmem ama beton tekne hala sapa sağlam içi çakıllarla dolmuş haliyle duruyor. O şekilde görünce duygulandım. Eski bir tanıdığımı, bir dostumu görmüş gibi oldum. Yardımlarını gördüğüm bir yakınımmış gibi geldi bana. Çeşme zamanında başkalarına güzel hizmetler vermiş ki biz burada şimdi iyiliklerini anıyoruz. Sonra da zamanı dolunca kullanılmaz olmuş, bu duruma düşmüş.
Adama sormuşlar:
“Mamur mu çok, viran mı?”
“Viran,” demiş adam.
“Niye ki bak her taraf mamur, yeni yapılarla dolu.”
“Mamurun sonu da viran değil mi?”
Bir gün gelecek her birimiz bu susuz çeşme gibi, beton tekne gibi işe yaramaz duruma geleceğiz. Bunları düşününce aklıma bir soru geldi, kendi kendime sordum:
“Bu kuru çeşme, çeşme iken bile zamanında insanlara da, diğer canlılara da hizmetler vermiş, iyilikler yapmış. Şimdi onu hizmetleri ile iyilikleri ile anıyoruz. Acaba bir süre sonra ben de bu çeşme gibi işe yaramaz hale gelince iyiliklerimden söz edilecek bir şeyler bırakacak mıyım geride?”
Bırakabilecek isek ne mutlu bize!

22 Şubat 2016 Pazartesi

Ahmetler Köyü'nde Geçmiş Yıllarda Çalışmış İmamlar

AHMETLER KÖYÜNÜN İLK İMAMI (?)
Köyümüzde geçmişte yaşamış imamları araştırırken elimize geçen bir yazılı kaynağı da buraya ekleyelim. Köyümüzün yayla davasının geçmişini incelerken eline geçen bu belgeyi bizimle paylaştığı için Mehmet Aslan’a teşekkür ederiz.
BELGENİN (Osmanlıca) ÇEVİRİSİ

Muktezâsı Ruus-ı Hümâyûn'dan [görüle.]
Bu makûle karyenin kurb ve civârında edâ-yı salât-ı Cuma ve îdeyn olunur câmi-i şerîf olmadığı hâlde ashâb-ı hayrâtın binâ eylediği mescid-i şerîfe müceddeden minber vaz' ve ikâme-i salât-ı Cuma ve îdeyne izn-i hümâyûn-ı hazret-i şâhâne erzânî ve ber-vech-i hasbî hitâbeti dahi bazı kesâna tevcîh buyrula geldiği mesbûkdur. Emr u fermân devletlü sultânım hazretlerinindir.
Mutâbıkdır.
(Tatbik Mührü)
Der‑i devlet-mekîne arz-ı dâî-i kemîne oldur ki, Livâ-i Alaiye kazalarından Senir maa Düşenbe Kazası'na tâbi Ahmedler Karyesi ahâlîleri meclis-i şer'a hâzırûn olup şöyle istirhâm ederler ki; Vakt-i sabâvetlerimizde karyemize tâûn-ı vebâ istîlâsıyla ekser ahâlîlerimiz fevt, bizler sıbyân ve bîkes kalmalarımız ile civâr kurâlarda idâre ve kendi karyemiz muattal ve harâb ve perîşân ve hâlî kalup hamden lillâhi teâlâ on sene akdemlerde kemâ fi'l-evvel terâküm olduk ve karyemizden es-Seyyid Veliyyüddin bir mescid-i şerîf binâ edüp evkât-ı mefrûzayı edâ ve salât-ı Cumayı karye-i âharda edâ eder isek dahi vakt-i şitâda Kozlu Irmağı'nın cûşuyla ekser evkât edâ-yı Cuma edemediğimizden mescid-i mezbûra bir minber vaz' olunmasına icâzet-ı hazret-i cihândârî ve ol bâbda bir kıta fermân-ı celîlü'ş-şân birle, işbu bâ'is-i arz-ı ubûdiyet erbâb-ı istihkâkdan Menlâ Mehmed bin Hasan dâîlerine ber-vech-i hasbî hitâbet-i mezkûru tevcîh ve yedine berât-ı şerîf-i âlîşân sadaka ve ihsân buyrulmak ricâsına i'lâm ediver deyü ibrâm etmeleriyle vâki-i hâli pâye-i adâlet-vâye-i serîr-i a'lâya arz birle i'lâm olundu. Bâkî emr hazret-i men lehü'l-adl ve'l-ihsânındır. Hurrire fi'l-yevmi's-sâbi'-i aşer min şehr-i Saferi'l-Hayr sene hamse ve hamsîn ve mieteyn ve elf.

El-abdü'd-dâî li'd-devleti'l-aliyyeti'l-Osmaniyye
Ahmed el-Müvellâ hilâfe be-kazâ-i Senir maa Düşenbe
Fî 5 Ca. Sene 55, Yazıldı.
BELGENİN SADELEŞTİRİLMİŞ (Türkçe) HÂLİ

Ruus Kalemi tarafından gereğinin yerine getirilmesi [uygundur].

Bu gibi köylerin çevresinde Cuma ve bayram namazları kılmak için her hangi bir cami bulunmadığı durumlarda hayır sahiplerinin yaptırdıkları mescide yeni bir minber yerleştirilerek Cuma ve bayram namazları kılınmasına padişah tarafından izin verildiği ve her hangi bir ücret olmaksızın hatiplik görevinin de bazı kişilere verile geldiği olmuştur. Emir ve ferman devletli sultanım hazretlerinindir.
Devlet'in sağlam kapısına bu aciz duacınız şöyle arzuhâl eder ki; Alaiye [Alanya] Sancağı kazalarından Senir‑Düşenbe [Manavgat/Melas Çayının  Ahmetler tarafı] Kazası'na bağlı Ahmetler Köyü ahalileri mahkeme huzuruna gelerek;
"Çocukluk çağlarımızda köyümüzde veba salgını olup köylülerimizin çoğu öldüler. Bizler de çocuk başımıza kimsesiz kaldığımızdan çevre köylerde hayatımızı devam ettirdiğimiz için köyümüz boş, harap ve perişan bir halde kalmıştı. Allah'a şükür on sene (1829…) kadar önce eskisi gibi tekrar bir araya geldik. Köyümüzden Seyyid VELİYYÜDDİN bir mescit yaptırdı. Farz namazları burada kılıp Cuma namazlarını başka bir köyde kılmaktaysak da kış mevsiminde Kozlu (Kapuz Çayı?) Irmağı'nın taşması sebebiyle çoğu zaman Cuma namazlarını eda edememekteyiz. Bu sebeple köyümüz mescidine bir minber yerleştirilmesine izin verilmesini ve işbu arzuhâlin yazılmasını sağlayan ve kendisi [imam-hatiplik için] yeterli bulunan Hasan oğlu Molla MEHMET'e hatiplik görevinin karşılıksız olarak verilmesini ve eline bir berat sadaka buyrulmasını ilgili makamlara bir ilamla iletiversen"
Diye istirham etmeleri üzerine durum yüce makamınıza arz edildi. Bundan sonra emir siz adaletli ve iyilik sahibi efendimizindir.
Tarih: 17 Safer 1255 / 2 Mayıs 1839
Osmanlı Devleti'nin Duacı Kulu
Senir‑Düşenbe Kazası Kadısı Ahmet
5 Cemaziyelevvel 1255 / Milâdi 17 Temmuz 1839, Yazıldı.

Demek ki adını öğrenebildiğimiz, geçmişte köyümüzde imam olarak çalışmış kişilerden birisi  Hasan oğlu Molla Mehmet’tir.

Bundan sonraki tanıttığımız imamları köylülerimizin yaşlılarından sorup öğrendik.

Veli Fakı: Veli Fakı Hacı Hatip’in dedesidir. Keramet sahibi olduğu söylenir. Osmanlı İmp. son dönemlerinde yaşamış olmalıdır. Çekiç Beleni'nde bir mahalle olarak oturan bir kısım köylülerimiz oğlu "İhtiyar" zamanında Ahmetlere göçmüşlerdir.
Hacı Hatip: (Mustafa Güzel) "İhtiyar"ın oğludur. Hacı Hatip 6 ayda deve ile hacıya varıp gelmiş. Çok varlıklı ve konuksever imiş. Köy odasına günde beş kere yemek sinisi çıkardığı söylenir. O zamanlar köy civarında orman kesimi yapılıyormuş. Kesimi yapan tahtacıların ihtiyaçlarını karşılamak için bakkal dükkânı açıp onlarla ticaret yapmış ve varlığının çoğunu buradan kazanmış. Seferberlikte Hacı Hatip’in evi eşkıyalar tarafından birkaç kere soyulmuş.
Okuma yazma bilmediği halde zamanında bilgili ve etkili bir kişi olarak tanınan Hacı Hatip Cuma namazların kıldırır, büyük bir belagat ile vaiz verirmiş.

MEDRESE MEZUNU İMAMLARIMIZ:
Molla Mehmet: (Mehmet Öz) Molla Mehmet Belenköy kökenlidir. Sonradan köyümüze gelip yerleşmitir. Köyümüzde imam olarak da çalışmıştır.
Molla Mahmut: (Mahmut Özdemir) Molla Mahmut ve Molla Abdullah köyümüzde doğup büyümüşlerdir. Köyümüzde Orman Bakım Memurluğu ve Muhtarlık yapmışlardır. Sonradan ikisi de Manavgat’a göçmüş ve orada ticaretle uğraşmışlardır. Köyde iken imamlık da yapmışlardır.
Molla Abdullah: (Abdullah ÖzMolla Mehmet'in oğludur. Köyümüzde muhtarlık ve orman bakım memurluğu da yapmıştır.
Örenyakalı Mustafa Hoca
Molla Ali: (Ali Güzel) Molla Ali de köyümüzde doğup büyümüştür. Hacı Hatip’in oğludur. Başka köylerde de imamlık yapan Molla Ali köyümüzde senelerce fahri olarak imamlık yapmıştır.
Biroslu Ali Efendi: Ali Efendi Hoca’nın köyümüzde 32 sene imamlık yaptığı söylenir. Anam, babam namaz surelerini ve diğer dini bilgilerini Biroslu Hoca'dan öğrenmişler. Ben ve yaşıtlarımız da Biroslu Hoca’da okuduk.
Erteşeli Ali Hoca.

YAYLADA ÇALIŞMIŞ İMAMLARIMIZ:

Ramazan ayında yaylada Bozlağan’da teravih ve diğer namazlar için Cırıklı’dan Mudulu Mustafa birkaç sene hoca tutuldu. Tomsu Başında Molla Mahmut ve Molla Abdullah da ramazanda namaz kıldırdı. Yaylada Tomsu başında İlvatlı Deli Bekir de namaz kıldırdı. Deli Bekir aynı zamanda eşeğinin heybesinde esans, ayna, iğne, boya, kına, boncuk satar ve alışveriş yapardı. Yağ, kıl, yün, peynir alırdı. Yanındaki Cüce, Antep malı alaca satardı.
Erengeriş’li Molla Mustafa Kuyu’da kırk sene fahri olarak imamlık yaptı. Köylüler de ona fitre ve zekâtlarıyla destek olurlardı. Molla Ali de bir sene Eğrigar’da namaz kıldırdı. Molla Ali yaylaya Tekeli ile beraber çıkardı.
Bu imamlarımız 1960 yılı öncesi çalışmış imamlarımızdır. Bu imamlar büyük olasılıkla Akseki’ye bağlı Geriş ve Sülles (Güzelsu) bölgelerinde bulunan medreselerde okumuşlardır.

KURAN KURSU MEZUNU İMAMLARIMIZ:
Mehmet Çetin – Döşemealtı’ndan
Gönyatlı Naim Hoca

KURAN KURSU MEZUNU VE KADROLU İMAMLARIMIZ:
Ramazan Kahraman: Korkuteli (Köyümüze gelen ilk kadrolu imamdır.)
Yusuf Hoca
Bu imamlarımız Kuran kursunda okumuşlar ve kadrolu olarak görev yapmışlar.

İMAM – HATİP OKULU MEZUNU İMAMLARIMIZ:
Hasan Kocademir: Hasan Hoca Ahmetler doğumludur. İmam-hatip okulu mezunudur ve köyümüzde kadrolu olarak çalışmıştır. Hasan Hoca'dan sonra köyümüze İmam-hatip okulu mezunu imamlar gelmiştir ve kadrolu olarak çalışmışlardır.
Yılmaz Hoca  - Ispartalı
Ramazan Susamcı - Seydişehirli
Mustafa Arı - Ordulu
Seyyit Ali Hoca
Sami Çevik: Sarıveliler - Karaman
Ali Serhatlı: Nevşehir. Sami Çevik askerlik yaparken geçici olarak çalışmıştır.
Sami Çevik: Sami Çevik Haziran 2015 de köyümüzden ayrılmıştır. Sami Çevik köyümüzden ayrılınca yerine kadrolu olarak atanan imam askerde olduğu için yerine geçici olarak 17.07.2015 tarihinde 6 ay çalışmak üzere İshak Sazan atanmıştır.
İshak Sazan: Manisa – Gördes – Köseler’de 20.11.1994 tarihinde doğmuştur. Manisa – Demirci Anadolu İmam Hatip Lisesini bitirmiştir. Aynı zamanda hafızdır.
Yavuz Kurakcı: Bayburt doğumlu olan Yavuz Kurakcı ilk ve ortaokulu Bayburt'ta okudu. Lise sınavlarını açık öğretim yoluyla verirken bir yandan da Trabzon-Of-Ballıca kuran kurslarına devam edip kurslardan hafız olarak çıktı. 2007-2011 yılları arasında İsmail Ağa, Çirazlı medreselerinde arapça öğrenimini tamamladı. 2011-2014 zaman diliminde kuran kurslarında hafızlık hocalığı yaptı. 2014-2015 senelerinde askerlik görevini tamamladı. İzmit ve İstanbul'un çeşitli semtlerinde fahri olarak imamlık yapan ve evli olan Yavuz hocamız 20.11. 2016 tarihinde köyümüze imam olarak atandı.
Yavuz Kurakçı köyden ayrılış haberini 8 Şubar 2019 tarihinde Facebook sayfasında şöyle duyurdu:
Yavuz KurakciAhmetler, Antalya, Turkey'de duygusal hissediyor.
3 yıldır görev yaptığımız Ahmetler köyünden ayrılıyorum inşallah
Görüsemedigim değerli insanlarda haklarını helal etsinler
Her şey için teşekkürler GÜZEL İNSANLAR
Her şey için teşekkürler AHMETLER KÖYÜ
...
Fatih Mehmet Demir
 Fatih Mehmet Demir Erzurum - Uzundere - Cevizli köyünde 1994 de doğmuştur. Rize - Çayeli İmam Hatip Okulunu 2013 yılında bitiren Fatih Hoca meslekî (Arapça) çalışmalarına devam etmiş ve bu çalışmalarını hafız olarak bitirmiştir. 2 Mayıs 2019 tarihinde köyümüze imam olarak atanmıştır.

...

Uğur Yasak

Van, Gevaş 23.04.2000 doğumlu imam Uğur Yasak 1.Mart 2024 tarihinde köyümüzde göreve başladı. Uğur hoca ilk, orta ve lise okullarını Van, Gevaş’ta okudu. İstanbul üniversitesi ilahiyat fakültesini bitirdi. Diyanet işleri başkanlığının düzenlediği 8 aylık diyanet akademisi Bolu dini ihtisas kursuna katıldı. Diyanet Akademisi ilk dönem mezunlarındandır. İlk görev yeri Ahmetler köyüdür. Hayırlı olsun.

...

Köyümüz nüfusundan olan emekli imam Yaşar Küçükdemir kışın Serik’te yaşamakta, yaz aylarında köyümüzde kalmaktadır. Kadrolu imamımız izinli olarak köyden ayrılırsa Yaşar Hoca fahri olarak bu görevi yapmaktadır.
Yine köyümüzde doğup büyümüş ve köyümüzde imamlık da yapmış olan Hasan Kocademir emekli olmuş ve Manavgat’ta yaşamaktadır. Köyümüzle bağını koparmayan Hasan Hoca ölüm, mevlit, nişan, düğün gibi özel günlerimizde ve dini bayramlarımızda köylülerimizin yanında yer almaktadır.
Hepsini iyilikleri ile ve hayırla anıyoruz. Allah hepsinden razı olsun.