Ahmetler Köyü

Köyümüzü, yöremizi, kültürümüzü tanıyalım, tanıtalım.

16 Aralık 2013 Pazartesi

Tarifsiz Acı

Sene 1959. Ali Koç Antalya'da okuyordu. İbrahim, Mustafa, ben Aksu'da okuyorduk. Ali bir pazar günü bizi görmeye gelmiş. Beraber gezdik, konuştuk, fotoğraf çektirdik. Belki de benim ilk çektirdiğim fotoğraftı bu.
15. Aralık 2013. Ali'nin Almanya'da öldüğü haberini aldık.
..................
TARİFSİZ ACI
İçime bir acı çöktü. İçime bir acı çöktü duyunca haberi. Zamansız ayrılıklar, erken ayrılıklar çok dokunuyor insana. Her yolun bir sonu var, tamam kabul, yaşama yolculuğumuzun da bir sonu var, ama bu yolun beklemediğimiz bir zamanda sonlanıvermesi bir fazla dokunuyor insana. İnsanın içine, insanın yüreğine bir acı çökeriveriyor.
Ali’yle çocukluğumuz beraber geçmişti. Köyde evimiz yan yanaydı. Yaylada aynı obada senelerce beraber oynamış, beraber oğlak gütmüş, beraber cula avına, yalı bülücü avına gitmiştik. Sacda pişen sıcak yufkanın yarısını ona yarısını bana dürüp vermişlerdi. Aynı tastan sütümüzü içmiştik. Bazen kavga edip birbirimizin elini kolunu ısırmıştık. Bazen birimizin anası evde olmayınca ötekinin çadırında kalmış, aynı yatakta sabahlamıştık. Yaylada kendi yaptığımız kumlu, tozlu yollarda, düzgün köşeli taşlardan olan arabalarımızı sürüp “şüfercilik” oynamıştık. Kardeş gibi beraberce aynı ortamda büyümüştük. Kardeş gibiydik. Yokluğunu duyunca içime bir acı çöktü. Tarifi zor bir acı. İçimi yakan, içimi ezen bir acı.
Okul yıllarında da kopmadık birbirimizden. Yarıyıl tatilinde beraberce Mezar Ardı’na doğru gezip güneşli günlerde üstümüzü çıkarıp güneşlediğimizi hatırlarım. Yaz aylarında Kazan Göbet’te neşeli günlerimiz geçmişti. Irmakta balık avlamıştık. O Antalya’da okurken biz Aksu’da okuyorduk Aksu’ya bizi ziyarete gelmişti. İbrahim, Mustafa, ben ve o beraber fotoğraf çektirmiştik. Bu belki de benim ilk fotoğrafımdı.
Okul bitince de hemen hemen her sene görüştük. Yaşam biçimimiz, hayat görüşümüz birbirine yakındı. Birbirimizle konuşmaktan keyf alırdık. Konuşacak ortak konumuz çok olurdu. Beraber olmaktan sıkılmazdık. İnsanlarımıza karşı bakış açımız aynıydı. Evimiz, çocuklarımız, işimiz konusunda da sevinçli, acılı duygularımızı hiç çekinmeden paylaşırdık. Özel konularımızı paylaşabileceğimiz birkaç kişiden biriydi. Konuşurken konuşmalarında art niyet aranmazdı. Özü, sözü birdi. Herkese karşı içten ve dürüsttü. Herkese yardım etmek isterdi. 
Köyümüzün, yurdumuzun sorunları onun da sorunları; sevinçleri onun da sevinçleriydi. Yazılarında onun “insancıl” yanı açıkça görülüyor. Babadan miras tutumluluğu, anadan miras titizliliği, düzenliliği onun yaşamında da görülüyordu. Yaptığı işin eksiksiz, düzgün olmasını isterdi. Onun özgüveni, girişkenliği onu Almanya’ya kadar götürmüştü. Eşi, çocukları orada yaşamaktalar. Orada yaşamaları zor mu olacak, kolay mı olacak bilemiyoruz.
Köyümüz değerli bir evladını kaybetti. Biz çok yakın bir arkadaşımızı kaybettik. Toplumumuzda Ali gibi özü sözü bir olan insan azdır. Onu kalbimizde yaşatacağız. Nur içinde yatsın.
Benim içime böyle bir acı çökeren bu beklenmedik kayıp diğer yakınlarını da acıya boğdu muhakkak.
Acımızı içimize gömelim. Eşine, çocuklarına kardeşlerine diğer yakınlarına başsağlığı dileyelim. Hepimizin başı sağ olsun

26 Kasım 2013 Salı

Ahmetler Kanyonu


Ahmetler Kanyonu'nun Yeri

Ahmetler Kanyonu ve Çevresindeki köyler
Kanyonun doğu sınırında Gençler ve Güçlüköy toprakları bulunur. Batısında Ahmetler toprakları vardır.
Resimdeki Köprüayağı ve Aşağı Değirmen (Kapuz Değirmeni) arasındaki beyaz çizgi olası HES tünelinin yerini gösterir.


Ahmetler Köyü yoluna sapıp ırmağa gelince köprüden 100 m. yukarıda kış aylarında ırmak suları böyle akar. Burası Ahmetler kanyonunun alt ucudur. Buraya "Köprüayağı" denir. Eskiden beton köprü yokken köylülerimiz buradaki doğal kaya yükseltileri üzerine iki, üç uzun ağaç koyup köprü yaparlardı. İnsanlarımız da keçi koyun gibi hayvanlarımız da kış aylarında korkuluğu olmayan bu köprüyü kullanırlardı. Ama kışın gelen büyük bir sel dalgası bu ağaçları alır giderdi Sadece köprünün kayadan olan ayakları kalırdı. Köprünün ağaçları arada bir yenilenirdi. Sadece ayakları devamlı kalıcıydı.  Onun için buraya Köprüayağı denmişti.

Ahmetler kanyonuna Ahmetler'de ve çevre köylerde Gapız - kapuz denmektedir. Kapuz, kanyon demektir.
Ahmetler Kanyonu Antalya'nın Manavgat ilçesi sınırları içinde denize dökülen Karpuz Çayı üzerindedir.Manavgat'tan Akseki'ye giderken 30. km. den Ahmetler Köyüne yol sapar. Yol Karpuz Çayı üzerinden geçer. Ahmetler Kanyonu köprünün yukarısında bulunur ve kuş uçumu 3.5 km. devam eder. Su yatağındaki dönemeçler hesaba katılırsa 5 km. civarındadır. Kanyonun yukarısında yakın zamana kadar Ahmetler çevresindeki komşu köylerin un öğüttüğü iki adet eski değirmen kalıntısı vardır.
Kanyon üzerinde özel bir şirket HES yapma girişiminde bulundu. Ahmetler ve komşu köyler insanları yıllardır kullandıkları ırmağın suyunun kullanma hakkının ellerinden alınacağını, kanyon içindeki bitkiler, dağ keçileri, balıklar gibi canlıların zarar göreceğini düşünerek kanyon üzerine HES yapılmasına karşı çıktılar ve yapılmaması için direnmeye başladılar. Bu direniş Manavgat'ta, Antalya'da bulunan çeşitli çevre dostu kuruluş tarafından desteklendi. Yerel ve ulusal medya da köylülerin HES yapımını engellemek için onlara ilgi gösterdi, destek verdi. Birçok kişi kanyonu tanıdı ve sahiplendi. Böylece Ahmetler Kanyonu sadece Ahmetlerin değil, yurdumuzun hatta dünya insanlarının bir ortak malı oldu.
Fotoğraf çekimi ile uğraşan bir kuruluş kanyonun yukarı ve aşağı bölümlerinin fotoğrafını çekti. Kanyonun tanıtımına katkıda bulundu. Bu yazımızda bu fotoğraflardan bazılarını sizlerle paylaşmak istedim.
Fotoğrafları paylaşırken daha tam tanınmayan kanyonumuzun bazı özelliklerini de sizlere anlatmak istiyorum.
Fotoğrafçı arkadaşlar dört noktadan havalanarak çevrenin fotoğraflarını çekmişler
1-Kanyonun başladığı yer olan Kapuz Değirmeni'nden (Aşağı Değirmen'den)
2 - Kanyonun bittiği yer olan Köprüayağı'ndan
3 - Yöreyi karşıdan gören Sarnıç Beleni'nden
4 - Ahmetler yolu üzerinde bulunan Akyalı'dan

Ahmetler Kanyonu yukarı Bölümü

Bayır Değirmeni - Yukarı Değirmen ve kapuz - kanyon girişindeki Kapuz Değirmeni yerlerinin Ahmetler tarafındaki orman  kesim alanı yukarısından görünüşü
Kanyonun giriş bölümünde de kayalıklar dik olarak yükselir. Bu dik kayalarda ancak sincaplar ve dağ keçileri gezebiliyor.
Irmağın kanyondan yukarısında vadi , kayalığı az olan dik yaçlı bir görünüm sergiler. Vadinin yamaçlarına yöresel ağızda bayır denmektedir. Bayır toprakları üzerinde su kaynakları ve çam, meşe ormanları bulunur. Kanyon girişinden 1 km. yukarıdaki değirmene "bayır değirmeni" ya da "yukarı değirmen" denirdi. Irmağın kanyondan yukarıdaki bölümünde yaz aylarında az da olsa sular akar. 
Aşağı Değirmen bölümünde V görünümünde vadi ve Çam ormanları biter, U görünümünde kanyon başlar. Kanyonun başladığı yerde de eskiden bir değirmen vardı. Bu değirmene de "Kapuz Değirmeni"  ya da "Aşağı Değirmen" denirdi.
Irmaktan kanyona akan sular yaz aylarında kaybolur kanyonun aşağı bölümlerine inmez. Bu kanyon su yatağının ırmak sularını sızdırıp yer altına geçirdiğini gösterir. Hatta ilk yağmurlardan sonra  bile kanyon içerisine akan  kalabalık sular kanyon aşağısına varamaz. Irmağın bayır bölümünde sular akar ama Köprüayağı bölümünde akmaz. Köprüayağından suların akması için kışın kalabalık sel suları gelip kanyon içindeki boşlukları doldurması gerekir.
Vadideki Çam ağaçları kanyonun da uygun yerlerinde yaşamaya devam eder.
.......................................................................

Ahmetler Kanyonu Aşağı Bölümü



Kanyonun aşağı bölümü Ahmetler ve Gençler köyleri arasındaki sınırı oluşturur. Bu bölümün uygun yerlerinde insan ayağı değmediği için nesli azalmış bazı bitkiler yaşama olanağı bulur.


Ahmetler Kanyonundan geçen Karpuz Çayı suları kışın çoğalır, yazın azalır veya kurur.  Üstteki resim 23Kasım 2013 tarihlerinde çekilmiştir. Görüldüğü gibi sular akmıyor. Derin yerlerde bazı su birikintileri var. Oysa aynı tarihte kanyonun yukarı bölümünde ırmakta su akmaktadır. Bundan da anlaşılıyor ki kanyona giren suların bir bölümü kanyonun yapısı sonucu yer altına sızıp kaybolmaktadır. Aşağı bölümde ancak derin yerlerde göletler halinde su kalmaktadır. Balık varlığı varlığını bu göletlerde devam ettirmektedir. Yüzme ve kano sporları da bu göletlerde yapılmaktadır.  
Bakan Bayraktar'dan tarihi itiraf geldi. Evet, küçücük derelere HES'lerle doğayı mahvetmişiz, çare nükleermiş. Ahmetler Köyü günlerdir nöbette. 
http://www.radikal.com.tr/yazarlar/pinar_ogunc/pardon_kucuk_dereleri_bosuna_mahvetmisiz-1162676
.........................................

Kanyonun aşağısından yukarı doğru çıkıldıkça yandaki kayalar dik olarak yükselir. Bazı bölümlerde kayalıklar arasında oluşan düzlüklerde topraklar oluşmuştur ve buralarda başka yerde yaşamayan ya da nesli azalmış olan bazı bitkiler yaşamaktadır. Söz gelimi Sandal ağacı bu bölgelerde yetişir. Ancak hayvan besleyen çobanların kesmesi sonucu çevrede azalmıştır ya da tamamen tükenmiştir. Oysa kanyonun insan varamayan bazı bölgelerinde yaşlanmış Sandal ağaçları vardır. İlkbaharda kanyona uçabilecek uzaklığa konan arılar bu Sandal ağaçlarının çiçeklerinden güzel bal toplar. Sandal gibi başka yerlerde yaşama alanı bulamayan bazı bitkiler de burada insan ayağı basmayan yerlerde yaşama şansı bulabilmektedir.Keza burada insan ayağı basmayan sakin ıssız yerlerde dağ keçileri yaşamaktadır. Dağ keçileri kış aylarında çoğalmakta yaz aylarında ise yaylalara gitmektedirler.Kanyon kayalıklarında etçil kuşların yuva yapıp neslini devam ettirebileceği inler ve kaya oyukları bol miktara bulunur. Buralarda çocukluğumda bol miktarda kartal olduğunu hatırlıyorum. Atmaca şahin gibi kuşlar şimdi de bulunmaktadır.3.5 km kuş uçuşu uzunluğu olan kanyon üzerinde sadece Atlamba denen yerde geçit bulunur. Atlamba' ya Ahmetler tarafından insanlar ve davar sürüleri varabilir. Ancak Güçlüköy tarafında davar sürüleri gezemez. Dağ keçileri sulanmak için oradan ırmağa iner. Bazen avcılar da Güçlüköy tarafına geçmektedir, ancak kayalıklarda gezmek zor ve tehlikelidir.  Atlamba'nın Güçlüköy tarafında biraz yukarıda bir su kaynağı vardır. Eskiden de kullanılmış olduğu eski taş yapılardan anlaşılır. Suyun adı: "kirse Muarı" dır. Kirse, kilise sözcüğünün halk azında konuşulan şeklidir. Kilise pınarı adı, yakınlarında eskiden bir kilise olabileceğini çağrıştırıyor. Ancak görünürde eski bir yapı yoktur.  Varsa bile arazi çok yamaç ve döküntülü bir yapıda olduğu için kaybolmuş. Avcılar yakınlardaki inlerde bası resimlerin olduğunu anlatıyorlar. Çevlik ve Gözetaltı bölümlerinde Ahmetler tarafından kanyonun su yatağına kadar inilebilir ancak Güçlüköy tarafına geçit yoktur.Gençler Köyünün kanyonun aşağı bölümünde sınırı vardır.  Kızılkaya aşağısına konan arılar buradan kanyonda bulunan sandal ağaçlarına ilkbaharda uçabilmekte ve oldukça faydalanmaktadırlar.Irmak sularında yaşayan balıklar yazın sular kuruyunca derin yerlerde kalan göletlerde yaşamını devam ettirir. Kanyon yukarısındaki değirmen yatakları önündeki göletlerde ve kanyon aşağısındaki Köprüayağı denilen yerde balık avlanılabilir. Daha iri balık avlamak için kanyonun Atlamba denilen yerine gitmek gerekir. Oraya balık avlamaya gelen az olduğu için balıkları daha yaşlı ve iridir.Bazı turistik tur şirketleri kanyonun alt bölümü ile Çevlik arasında yürüyüş ve tırmanış turları düzenlemektedir. Köprüayağı denilen yerdeki doğal gölet üzerinde yüzme ve kano ile spor yapılır.

Akyalı Ve Çevresi

  Akyalı yukarısından  karşıdaki kartal yuvalarının, batıda ve güneyde bulunan toprakların görünüşü
Akyalının  yukarıdan görünüşü
Akyalı ile Cipcikli Çeşmesi arasında fotoğraf çekme çalışmaları. Yukarıdan fotoğraf çekiminin aşağıdan uzaktan kumanda ile yönlendirilmesi.
Akyalı'dan Değirmen Boğazı, Kayadibi ve Çakalköy'ün görünüşü
Susam Savırdığı, İki Korum, Kayadibi ve Değirmen Boğazı'nın görünüşü
Akyalı'dan karşıdaki inlerin görünüşü. Eskiden kış aylarında 
geceleri ve yağmurda bu inlerin her birinde bir davar sürüsü barınırdı. 

Sarnıç Beleni'nden Bakış
Tahta, Koramşa, kkanyon ve Kızılkaya'nın Sarnıç Beleni'nden görünüşü
Bük Alanı'nın görünüşü

Tahta ve Celal Yaka arazileri

Ortada Kızılkaya ve Gençler Köyü arazileri
...
Ahmetler köyü ve kanyonundaki HES direnişi  çevre seven aydınlarımız tarafından desteklendi. Haber ve tanıtımlarla bütün insanlarımıza duyuruldu. Konu ile ilgili bir videoyu ekliyorum 

Ahmetler Köyünde HES Direnişi

18 Kasım 2013 Pazartesi

Ahmetler'de Su Kullanımı

DÜNDEN BU GÜNE AHMETLER'DE SU KULLANIMI

Dününü bilmeyen bu gününü anlayamaz, yarınını planlayamaz.
Ahmetler Köyü yolunun dereden yanında 4 adet plastik boru, dağdan yanında da 2 adet demir boru yol boyunca 
uzanır. 
Ahmetler yolunda, yolun sağında, solunda su boruları görürsünüz. Bu borular içinde köy deresinden aşağıdaki arazilere su akar. Koramşa'da, Yaz Yurdu'nda, Değirmen Boğazı'nda, Tahta'da, Celal Yaka'da, ekilmiş olan modern bağları, seraları, zeytinlikleri, nar bahçelerini sular. Yolun dereden yanında 4 adet, dağdan yanında iki adet boru gece demez, gündüz demez köy deresinden aldığı suları aşağıdaki arazilere taşır. Erinmeden, yorulmadan, bıkmadan, usanmadan su taşıyıp aşağıdaki bağları bahçeleri sular. Akan çeşmelerinden insanlar, hayvanlar, kurtlar, kuşlar sulanır. Borular hem su taşır, hem de geçmişten, gelecekten bir şeyler söyler anlayanlara. Yanık bir türkü, hüzünlü bir ağıt mırıldanır sanki. Bitkileri, hayvanları suladıkları için mutludurlar da.
Bu gece gündüz su taşıyan hamarat boruları görünce, bunlar kadar hamarat, çalışkan, yeniliklere açık, çalışmayı seven Ahmetler insanları gelir aklıma. Borularla insanlar özdeşleşir kafamda. Ahmetlerin insanları da bu su boruları gibi hamarat, çalışkan. Ne kadar çalışkan oldukları kilometrelerce yoldan bu su borularını döşemelerinden belli.
Bu su borularını görünce suya olan ihtiyaçları, suya olan sevgileri, sevdaları gelir aklıma. İnsanlarımızın bitkileri ve hayvanları sulamak için su taşıma işleri ne zaman başlamıştı? Çocukluğuma dönüp bir baktım. Neler yaşamıştık neler...
Ahmetler'in üç akarsuyu var. Batıda Çevlik'ten çıkan kaynaklar Kurtlar deresini oluşturur. Alıçlıyatak ve Hatılyandığı dereleri İkiderekavuştuğu'nda birleşerek köy deresini oluşturur. Doğuda ise Karpuz Çayı vardır.
(Resimlerin üzeri tıklanarak büyültülebilir. Yazıya dönmek için geri dönüş okunu kullanalım.)
Ahmetlerin akarsularının kaynakları da köye akıtılan diğer kaynak suları da  Güğlen (Gülen) Dağı eteklerindeki Gülen ormanları içindedir.
Ahmetlerin üç akarsuyu vardı: Köy deresi, Karpuz Çayı, Kurtlar deresi. Çocukluğumda en önemli su kaynağımız köy deresiydi. İçecek ve kullanma suyumuzu oradan taşırdık. Analarımız, bacılarımız, her gün omuzlarında güğümler, kabaklar ile birkaç kere su seferi yaparlardı. Yorulanlar dere yolunun ortasındaki "diğlenbiç"te dinlenirlerdi. Evin su ihtiyacını ya kadınlar taşırdı ya da güğümler bir merkebin sırtına yüklenir:
"Hadi oğlun suya vargel!" diye çocuklar suya yollanırdı.
Kuyunun alanındaki üç adet kuyu da insanlarımızın kullanma suyu ihtiyacına katkıda bulunurdu. Burada bir kör kuyu, bir Gedik Hüseyin, bir de Topal Hasan kuyusu vardı.
Ahmetler'de çok çalışkan insan olduğu kadar, çok hayırsever insan da varmış. Hayırsever insanlar çok su hayratı yaptırmış.




Molla Mahmut önder oldu, Havıt'taki suyun gözünü kazdırdı. Suyun gözündeki suları toplayıp ağaç oluklarla köy içine akıttı. Su Mehmet Ali Emminin evinin yanında aktı. Köylü bu suyu içme ve kullanma suyu olarak kullandı. Su açık oluklarda geldiği için kirlenip tozlanıyordu ama varsın olsun millet dereden su çekmekten kurtulmuştu. Ağaç oluklar okul yakınından geçerdi. Okuldaki çocuklar teneffüse çıkınca, susayanlar elleri ile ağaç oluğun akışını durdurur, elinin ardında olukta biriken suyu içerdi.


Birkaç sene sonra bu su, beton borular (künk) içinde köye akıtıldı. Odanın yanına bir çeşme yapıldı. Bu künklerin kalıpları getirilmiş, köyde dökülmüştü. O zaman köye vasıta yolu olmadığı için çimentolar Akyoldan köye hayvanlarla taşınmıştı. Kumları da köy deresinden ve ırmaktan getirilmişti. Künk kalıpları Köy odasının altına getirilmiş orada künkler dökülmüştü. Künklerde gelen su kapalı olarak geldiği için daha temiz ve kullanışlıydı. Borular kum ve çimentodan yapılmıştı ve gözenekli bir yapıdaydı. Birkaç sene sonra künk boru yakınındaki "Sarıçıbık" bitkisinin kılcal kökleri bu boruların içine girip boruların içinde kök yumakları oluşturdu. Borular tıkandı. Sular akmaz oldu.

Alıçlıyatak'taki suyun gelmesi için devletten yardım istendi. Devlet demir boruları verdi. Yol yoktu. Borular hayvanlarla Akyol'dan köye taşındı. İmece yoluyla boru yatağı açıldı. Borular döşendi. Köyün üç yerine köy çeşmesi yapıldı. Şimdi köy meydanlarında akan çeşme suları Alıçlıyatak suyudur.
Bu arada hayırsever insanlarımız İnaltı'ndaki yolun üstünden alınan bir suyu demir borularla Cipcikli'ye akıtıp bir çeşme yaptırdı. Yine başka bir boru ile Koramşa'ya ve Yaz Yurdu'na sular akıtıldı. Hacı Dayı Burun Ucunun altına betondan bir sarnıç yaptırdı. Hacı Hasan Taşarman'dan bir suyu Aşağı köye akıttı. Bu su sonradan Payamseki'ye ve Sayköye dolandı. Daha sonra da Yalaklara kadar uzanıp oradaki bağları suladı.
İnaltı'ndan başka bir su Taşharman'a akıtıldı.
Koramşa çeşmesi. İnaltı'ndan demir borularla getirilen sular ile Taşharman'a, Cipcikli'ye, Koramşa'ya, Yaz Yurdu'na birer çeşme yapıldı. İnsanlar, hayvanlar bu çeşmelerden sulandı.
Sonraaaa, Sonra uzun uğraşlar ve senelerce çalışma sonunda Soğuksu suyu köye akıtıldı. Soğuksu'yun köye gelmesine Deli Hacı (Mustafa Akça) önayak oldu. Soğuksu devlet ve köy işbirliği ile köye getirildi. Projeyi devlet yaptı, boruları devlet verdi. Kanallar imece yoluyla kazıldı. Borular imece yoluyla taşındı. Soğuksu'yun gelmesinde Hacı Dayı maddi olarak büyük katkılarda bulundu. Köye gelen bu su evlere dağıtıldı.
Soğuksuyun gelmesinden önce köyün "subasar" sulanabilir arazileri ya köy deresi kenarlarında, Karpuz çayı kenarında, kurtlar deresi kenarında bulunurdu; ya da Çevlik, Alıçlıyatak, Hatılyandığı, Bilavgat gibi su kaynaklarının olduğu yerlerde vardı. Köylüler yazın yiyeceği sulama  ile yetişen sebze ve meyvelerini buralarda yetiştirirdi. Soğuksu geldikten sonra herkes suyu hem içme kullanma suyu olarak kullandı, hem de evinin önündeki bahçesine sebze ve meyve ekerek sulayabildi. Denilebilir ki Soğuksu köye geldikten sonra köyün işleri önemli ölçüde kolaylaştı. Yaşam kalitesi değişti.

AHMETLER'DE SULU TARIM

Köylü Soğuksu'yun suyu ile bahçelerini sulamaya başladı ya... Burada birşeyi fark etti. Sulu tarımla ürün verimi önemli ölçüde artıyor... Hayır için hayvanların sulanması için Koramşaya varan su ile Koramşa'da, Tahta'da bağlarını sulamaya başladılar.  Emekli olup köye geri gelen Ramazan Vural  ziraatçıların da yardımıyla modern bir bağ kurdu. Köylülere örnek oldu. Köylüler de bağ kurup iyi sonuç aldılar. Sulu tarımın kuru tarımdan farklı olduğunu gördüler.
Koramşa'da modern bağlardan biri. Bağların yukarı kenarına betondan birer havuz yapıldı. Çeşmeye gelen sular fortumla bu havuzlarda toplandı. Sonra bağlar bahçeler bu havuzlardan sulandı.
Koramşa'da bağların kuşbakışı görünüşü. Bağların yukarı kenarında beton havuzlar bulunur. Irmak kenarında 5 dönümlük sera da görülüyor.
Ahmetler Köyünün kanyondan aşağıda Koramşa, Çakalköyü arasında bin dönümden fazla sulanabilecek toprakları vardır. Zaman içinde bu toprakları da sulama olanakları aranacaktır. kabaca bir dikdörtgen görünümünde olan arazilerin uzun kenarı: 2500m. kısa kenarı: 1500m. uzunluktadır. 

Tahta'daki bağlardan bir görünüş. Fortum veya borularda gelen sular yetmeyince motorlu su pompası ile sular yukarıdaki havuza pompalanıyor, bağlar havuzdan sulanıyor.

Köyden yukarıdaki su kanalı izleri. Elmalı Dere'nin suyu Serken üzerinden getirilip köyden yukarıda bir su deposu yapılıp, köyün yukarı mahallesine dağıtıldı. Sağda Çataldaş'tan geçen kazılmış iz ise Soğuksu kanalı izidir.

köyöğön topraklarını sulamak için Çevlikten borularla sular getirildi.

Köyün sulamada kullandığı önemli su kaynakları: Çevlik, Alıçlıyatak, Hatılyandığı, Köy deresi.

İyi de hayvan sulamak için getirilen su ile kaç dönüm bağ sulanabilir ki? İnaltı'ndaki diğer sular da plastik borular içine alındı, Tahta'ya, Değirmen Boğazı'na, Koramşa'ya Çaltılı'ya akıtıldı. Koramşa'da sera yapıldı. Sulamanın verimli olabilmesi için bağların, bahçelerin yukarısına birer beton havuz yapıldı. Yeni yeni bağlar ekildi. Sulu tarım için daha kaç kişinin kafasında planlar, projeler oluşmaya başladı. Karpuz kavun ekimi yapılıyor, su ihtiyacı ırmaktan motorlu pompa ile sağlanıyor. Pompa ile sulama işi daha önce de denenmişti. Bük alanına pamuk ekilmiş, Köprüayağı'ndan motorlu pompa ile sulama denenmiş olumlu sonuç alınamamıştı. Fortumla, boru ile gelen su ile sulamak daha verimli oluyordu.

Şimdiii... Şimdi insanlarımız sulu tarımda verimin yüksek olduğunu gördü. Çalışkan, girişken birçok insanımız sulu tarım yapmak istiyor. Ama boru ile taşıyacak inaltı'nda su kalmadı.
Güğlen içindeki sular köye getirildi. Çevlik'teki sular sulu tarım için Köyöğön'e getirildi. Ahmetlerin arazileri Antalya ovası gibi geniş ve düzlük değil. Çoğu yamaç ve taşlı. Sulu tarım yapılırsa ancak verimli oluyor. Koramşa, Bük, Kayadibi ve Çakalköyü'nde sulanabilecek arazilerimiz var. Ya su? Su, Güğlen içinde ve bayır yüzde birkaç kaynak var. Onlar da yeterli değil. Ama ırmaktaki suyu kullanabilirsek Ahmetlerin sulanabilecek binlerce dönüm verimli toprakları sulanabilir. Bu topraklar sulanırsa sulu tarımdan milli gelire girecek katkı HES te üretilecek elektriğin katkısından fazla olacaktır. Böylece hem kanyona zarar verilmemiş olacaktır, hem de İnsanların yüzlerce yıldır kullandıkları suları ellerinden alınmamış olacaktır.
Sulama yapılabilmesi için:
1.Kanyon aşağısındaki göletten veya açılacak kuyulardan elde edilecek suların yukarılara pompalanması.
2.Kanyon içinde uygun bir yerden suların borulara alınıp arazilere cazibe Yoluyla taşınması.
3. Kanyon alt ucuna sulama sularının birikebileceği bir gölet yapıp suların bu göletten arazilere taşınması.
Sanırım en verimlisi bu üçüncü yol olacaktır.
Irmakta akan su kanyonun aşağı bölümünde uygun bir yerinden kalın borulara alınıp Koramşa'ya da Yaz Yurdu'na akıtılırsa sulama  işi kolaylaşır. Olur mu acaba? "Olmaz olmaz demeyin, olmaz olmaz."

HES YAPIMI

Irmak suyuna ihtiyacımız var diyoruz ama ırmak suyu ile bir özel şirket HES (Hidro elektrik santrali) yapacakmış. Kitabına uydurup HES yapma izni almış. Ahmetler köylüleri de "Su da kanyon da bizim geleceğimiz. Üç beş şirket kazansın deyi geleceğimizi çarçur ettirmeyiz." diyerek su başında nöbet tutup bekliyorlar. Ayrıca insanların çoğu da buraya HES yapılacağına inanmıyor. "Kuru dereden elektrik mi üretilirmiş? Bunların amacı elektrik üretmek filan değil, suyumuzun kullanım hakkını elimizden almak." diyerek kışta yağmurda ırmağı beklemeye devam ediyorlar. Çevre köyler, Manavgat, Antalya halkından da büyük destek var.
Ahmetlerliler kadın erkek, çoluk çocuk kanyona Hes yapımını engellemek için gece gündüz demeden, yaz kış demeden nöbet tutuyorlar, direniyorlar.

Ahmetler Köylülerinin HES direnişine komşu köylerden, Manavgat ve Antalya'daki bazı kuruluşlardan ve medyadan da destek var. 
Duyduğumuz, gördüğümüz bazı şeyleri anlamakta akıl zorlanıyor gerçekten. Yüzlerce yıldan beri ırmağın sularını kullanan, ırmak boyunda subasar tarlalarını sulamış, değirmenlerini ırmağın sularıyla döndürmüş, aşağı değirmendeki arazileri ekip biçmiş, yukarı değirmen önüne nar ağaçları ekmiş, yıllarca, ırmakla, kanyonla, ırmağın suları ile iç içe, kucak kucağa yaşamış insanların bu suları kullanma hakkı görmezden geliniyor. Bunu insan aklı anlamakta gerçekten zorlanıyor. Yüzlerce yıl suyu kullanan insanları görmezden geleceksin, suyun kullanma hakkını özel bir şirkete satacaksın... Irmak kenarındaki babalarımızın oba yerlerini artık kullanamayacağız. Irmağın ağaç gölgelerinde artık davarlarımız dinlenemeyecek. Buralara piknik yapmaya gelemeyeceğiz artık. Neden? Buraya HES yapılacak. Değirmen önündeki göletlerde artık insanlarımız balık avlayamayacak.
5 km. lik Ahmetler Kanyonu'nun kuşbakışı görünüşü. Özel şirket HES yapımına kanyon girişinde yani Aşağı Değirmen'de başlayacak, suları orada boru içine alıp Güçlüköy toprakları altından tünel içinde kanyon çıkışına, yani Koramşa'karşısına kadar götürecek ve orada elektrik tirübünü yapılacakmış. Böylece kanyon içinden ırmak suları akamayacak.
Özel şirket kanyonun başladığı "Aşağı Değirmen " bölgesinde HES yapımına başlamak istiyor. 
Bu ırmağın sularından yüzlerce yıldır dağ keçileri sulanıyor. Ahmetlerde dağ keçilerine "geyik davarı" denir. Bu geyik davarları kışı bu kanyonda geçiriyor. Bu kanyonla iç içe yaşayan canlılardan biri de onlar. Yazın yörükler gibi yaylaya çıkıyorlar, kışın bu kanyona geliyorlar. Bu geyik davarlarının varlığını da görmezden geleceksin, kuru dereye HES yapacağım diye doğayı kırıp dökeceksin. Bu canlıları buradan kovacaksın.
Kanyonda kış aylarında geyik davarları (dağ keçisi) da yaşamaktadır.
Kanyonda yaz aylarında sular azalınca yürüyüşler ve tırmanışlar da yapılmaktadır.
Gerçekten aklı vicdanı olan insan bunları anlamakta zorlanıyor. Bu hayvanların, buradaki özel bitkilerin, börtü böceğin yurdunu yuvasını elinden alacaksın. Aynen gölleri, dereleri kimyasallarla kirletmek gibi, aynen ozon tabakasını delmek gibi. Düşünmesi akla zarar.
Kanyonun alt kısmındaki "Köprü Ayağı" denilen yerde kano ile geziler de yapılmaktadır.

Kanyon içinde gezi ve tırmanışlar için turlar da düzenlenmektedir. Ahmetler yol kavşağındaki tanıtım levhası.
Kanyonda birkaç senedir turistik geziler olmaktadır. Sadece Ahmetler insanı değil, yurdumuzun hatta dünyanın başka yerlerinden gelen, gören insanlarımız kanyonun güzelliği, özelliği karşısında hayranlıklarını gizleyemiyorlar. Düşüncelerini, çektikleri fotoğrafları medyada diğer insanlarla paylaşıyorlar. Yani kanyon artık bir şirketin birkaç kişinin olamaz. Birkaç kuruşluk hesap için insanların bu güzelliklerden mahrum edilmesi büyük haksızlık olur.
Şimdi yurdumuzu, insanlarımızı, doğayı seven vicdan sahibi insanlarımız memurumuz, yöneticimiz, bakanımız... Şapkamızı öne eğip bir kere daha düşünsek, "Şirket kitabına uydurup suyun kullanma hakkını almış." deyip işin içinden çıkmalı mıyız? Suyu daha önce kullananlara danışmadan hatta haber etmeden suyun kullanma hakkını başka birilerine vermek adil midir?
Bu köylüleri bu kış kıyamette dağda taşta, ormanda bayırda böyle nöbet tutturan neyin nesidir? Bir de bunlara kulak vermek gerekmez mi? Bir de kendimizi onların yerine koysak olmaz mı?
...
Dağ keçilerinin kışlık barınağı olan, yurdumuz ve dünya insanlarının gezi turları düzenlediği, hayranlıkla izlediği şu kanyonu biraz daha yakından tanıyalım

AHMETLER KANYONU

Ahmetler Kanyonu ya da kapuz kanyonu, Ahmetler ve Güçlüköy ve Gençler arasında, Karpuz Çayı üzerinde bulunur. Yüksekliği yer yer 400 m.yi bulur ve bir duvar gibi dik kayalardan oluşur. Kilometrelerce uzunluktaki kayalığın ancak 3 noktasından aşağı inilir ve akan suya ulaşılır. Kanyonun sadece Atlamba denilen bölgesinde geçit vardır. Buraya da Ahmetler topraklarından patika yollardan gelinebilir. Güçlüköy tarafından ancak dağ keçileri suya ulaşabilir. Dağ keçileri burada kışları barınırlar ve yaz aylarında yörükler gibi yaylalara çıkarlar. Dağ keçilerine halk ağzında geyik davarı denir. Buradaki geyik davarları güzden yaza kadar yörüklerin davarları ile karşı karşıya yayılırlar. Kanyonun Ahmetler yakasındaki çobanlar Güçlüköy yakadaki kayalıklar arasında yayılan geyik davarlarını çıplak gözle izleyebilirler. Teke sayısının fazla olduğu görülürse avcılar ayağa kalkarlar. Keçilere ve oğlaklara silah atılmaz. Teke katımı ve oğlaklarını kuzlama olayları kanyonda olur. Oğlaklar büyüyüp havalar ısınınca onlar da yaylaya göçerler.
Kanyon kenarındaki yüksek uçurumlarda doğal olarak var olan mağaralarda 50 sene önceleri kartallar da yaşardı. Bu kuşlar fenni gübre ve kimyasal tarım ilaçları kullanılmaya başladıktan sonra kayboldular.
Ahmetler Kanyonu'nun Atlamba denilen yerine Ahmetler tarafından patika yollarla ulaşılabilir. Eskiden balıkları pazarlardan alamazdık. Yolumuz yoktu, paramız yoktu. Balık avlamak için Atlamba'ya gelirdik. Irmağın en iri balıkları burada avlanırdı. Çünkü buraya gelmek diğer av yerlerinden daha zordu. 

Kanyondaki diğer balık avlama yerleri, Kanyon yukarısındaki Bayır Değirmeni önündeki gölet ve kanyon aşağısındaki Köprü Ayağı dediğimiz yerdeki göletti. Çevlik denilen yerlerde de ırmağa inilirdi ama buralardan inip çıkmak çok zordu.
Kanyonun atlamba bölgesine kolayca gelinebilir. Buradaki balıklar diğer yerlerinkine oranla daha iridirler. Çünkü buraya gelmek zor olduğu için ava gelen az olur. Diğer balık avlanan yerler kanyonun ayak ucundaki Köprü Ayağı ve kanyonun yukarı ucundaki bayır değirmeni önündeki gölettir.
Kanyonun su yatağına inilebilen Çevlik denilen yerlerinde Güçlüköy tarafına geçit yoktur. Çevlık her tarafı kayalarla çevrilmiş anlamına gelir. Buralar da böyle çevrilidir ve giriş çıkış için birer kapıları vardır. Bu özelliğini bilen bazı çobanlar Çevlik'e aksak davarlarını veya uyumsuz davarlarını sürüp çevlik ağzını kapatarak bir süre davarlarını oraya hapsederler. Davarlar burada kurttan korunabildiği için su ve yayılım da bulabildiği için bir süre kendi başına yaşayabiliyor.
Kanyon tabanından akan ırmak suyu genelikle Haziran sonunda ya çok azalır ya da tamamen kurur. Kasım Aralık aylarında çok yağmur yağıp sular fışkırıncaya kadar bir kuru dere olarak kalır. Yani ırmakta 6 ay su akar, 6 ay da akmaz. Böyle akış olmayan zamanlarda kanyon içinde yürüyüşler, tırmanışlar yapılır. Yerli ve yabancı turist akınına uğrar. Kanyonun bazı yerlerinde su yolu çok dardır. Kayalıkla birbirine çok yakın olarak yükselirler. Kanyonun böyle dar yerlerinde geziler yapılırken bazen gökyüzünü bile göremeden yola devam edilir. Kanyonun alt ucundaki göletlerde kanolarla geziler de yapılmaktadır.
Kanyonun alt ucundaki göletin suları ile Ahmetlerin Bük denilen yerdeki arazilerini sulamak için birkaç kere girişimde bulunulmuş ama sonradan ara verilmiştir. Kanyonun yukarısında ise önceki yıllarda değirmenler çalıştırılmış, araziler sulanmış ekim dikim yapılmıştı.
Ahmetler Kanyonu'nunda kayalıklar dik olarak yükselir ve yüksekliği 400 m. yi bulur.

Kanyonun başladığı yer: Aşağı Değirmen

Kanyon girişinin "Hacının Suyu"'ndan görünüşü

Kanyonun  Çevlik bölümünün Taşharman'dan görünüşü
Ahmetler Kanyonunun dar ve dik kayalardan oluşan Çevlik bölümünün yukarıdan görünüşü

Güğlen Dağı'nın doğu ucunda Karpuz Irmağı kenarında Sarp geçidi bulunur. Murtiçi'ne orman yolu yapılmamışken burası yaya yolu olarak kullanılırdı.

Kanyon tabanında yürüyüş yapan turistler
Bu kanyon üzerinde HES yapımı başlatılırsa bu güzellikler böyle kalır mı dersiniz?
HES yapımına başlamazdan önce hiç olmazsa basit bir hesap yapmak gerekmez mi? HES yapılınca üç beş kişi ne kadar kazanacak? Kanyonun suyu alınırsa çevre, doğa kırılıp dökülürse yurdumuz ne kaybedecek? Bu işin getirdiği nedir; götürdüğü nedir? Bu işe karar verenler yeniden basit bir hesap yapmalı. Bir yanlışlık varsa yanlış hesap Bağdat'tan dönmeli.
....
Kanyonda HES direnişi için çevre dostu çok aydınımız  haber ve tanıtım konusunda değerli yardımlarda bulundular. İşte bunlardan biri. Emeği geçen tüm insanlarımıza teşekkür ederiz.

27 Ocak 2013 Pazar

Ahmetler Deyince


Ahmetler Köyü'nün kuşbakışı görünüşü




Uzaktan köye bakılınca ilk farkedilen yapı köy camisidir.
Ahmetler'i tanıyor muyuz?Ahmetler’de doğup büyüyenler, Ahmetler’de yaşayanlar Ahmetler’i tanır. Ama Ahmetler’den çıkıp yurdun dört bir yanına, hatta dünyanın dört bir yanına dağılmış Ahmetler kökenli kardeşlerimizin, gençlerimizin çocukları Ahmetler’i tanıyor mu?

Ahmetler dışında bizi tanıyan arkadaşlarımıza köyümüzü tanıtmak istesek nelerden söz etmek gerekirdi? Nereleri görmesini isterdik? Neleri bilmesinin isterdik?

Bu gün Ahmetler deyince ne gelir aklımıza?

Dünden kalan ne var aklımızda, anılarımızda Ahmetler ile ilgili?

Ahmetler ile ilgili yakın geçmişte gözlemlerini yazan ilk yabancı ünlü mağaracı Franz Lindenmayr’ın gözlemleri, düşünceleri nelerdir?

Manavgat - Akseki karayolundan Ahmetler yolu ve Kapuz Kanyonu'nun görünüşü
Ahmetler.Net sitesinde Ahmetler ile ilgili bir hayli yazı ve resim yayınlandı ve köyümüz tanıtıldı. Ben burada köyümüzün görülmeye değer yerlerini resimlerle destekleyerek anlatmaya çalışacağım. Eksiklerimiz, kusurlarımız olursa affola. Uyarılarınız olursa eksilerimizi tamamlar; yanlışlarımızı düzeltiriz.

Manavgat  - Akseki yolundan Akseki’ye doğru giderken Taşkesiği köyünden yukarıda tepeye çıkalım. Yol tepenin kuzey yanından geçerken karşıya Gülen dağından tarafa bir bakalım. Karşı yamaçta uzanıp giden beyaz bir çizgi halinde bir yol vardır. Yolun yukarısında da tek – tük evler görünür. Orası Ahmetler’dir işte.

Yolumuza devam edip inişli çıkışlı birkaç tepe geçelim ve tepeyi aşalım. Aşağı inince sola bir yol sapar. Buraya Akyol deriz. Bu yol bizi Ahmetler’e götürür.

“Ahmetler yolu, Manavgat haritalarında düz bir çizgi şeklinde gösterilir. Bu kocaman bir kuyruklu yalan. Köy yolunda iniş yokuşlar ve keskin dönemeçler vardır. Gelen giden az olduğu için olsa gerek yolun tamamına yakını tek bir arabanın gidebileceği kadar dar. Geniş olan yerleri de var Yol boyunca yolun iki tarafında duvar gibi kayalıklardan oluşan kanyonun seyrine doyum olmaz. Karşı kayalıklarda çok sayıdaki koyu lekeler halinde görünen inler ve mağara ağızları da görülmeye değer. Bir de yol ayırımındaki levhanın varlığı yokluğu belli değil. Hatta ben köye giderken görmemiştim, dönüşte farkına vardım.”

KÖPRÜ AYAĞI
Köprü Ayağı (Kapuz Kanyonu girişi)
Akyoldan kuzeye sapıp Ahmetler yoluna giriyoruz. Aşağı ırmağa inince bizi beton köprü ve kapuz çayı karşılar. Köprünün az yukarısında Kapuz kanyonu başlar. Buraya köprü ayağı denir. Köprü ayağı çocukların yüzme öğrendiği, ulu çınar ağaçlarının gölgelediği bir dinlenme, eğlenme ve piknik yeridir. Eskiden Ahmetlerli çocukların yüzmeye geldiği, balık tuttuğu, balıkları közde kebap yaptığı çok ziyaret edilen bir yerdi.

Köprü ayağı denmesinin nedeni, aşağıdaki beton köprü daha yokken kış mevsiminde ırmak taşınca köprü, buradaki doğal kayaların üzerine kurulurdu. Yani köprünün ayakları orada hazırdı. Bu kayalar üzerine yeteri kadar uzun olan iki ya da üç çam ağacı uzatılır, ağaçların üzerine de yassı taşlar döşenerek köprü tamamlanırdı. Bu taşlar üzerinden insanlar, keçiler, koyunlar bir cambaz gibi aşağıdaki köpüklü sulara bakarak geçerdi. Büyükbaş hayvanlar ırmaktan suyun içinden geçmek zorundaydı. Sular çok taşkın olunca geçemezler suların çekilmesini beklerlerdi.

Ve bu köprüleri arda bir büyük taşkınlar alır gider, köprü daha eskimeden yenilenmesi gerekirdi.

Köprüyü geçip Koramşa’ya doğru yürüyünce yolun sağında, solunda zeytinlikler, bağlar, bahçeler sıralanmaktadır şu günlerde. Üzüm bağları genel olarak erken üzümlerinden oluşmaktadır.

KORAMŞA (HURREMŞAH)

Koramşa'da kışlık oba yerleri
Koramşa’da besicilik yapan köylülerimiz var. Daha doğrusu kışın burada döllükte kışlatırlar davarlarını; yazın da yaylaya göçerler.

Döllük sahibi hayvancılıkla uğraşan ve bağ bahçe sahibi köylülerimiz buraya kışlık ev yapmaktadırlar. Su ihtiyaçları yol boyunca demir borularla köy civarından getirilmiştir. Evlere elektrik alma konusu da gündemdedir.

Döllüklerin az yukarısında mermer – taş ocağı da açılmış ama sonradan bırakılmıştır.

Taş ocağını geçince Cipcikli denilen yere geliriz. Burada bir çeşme ve dinlenme yeri vardır. Çeşmeniz az yukarısında yol kenarında köylülerin pekmezde kullandıkları ak toprak ocağını da görmek mümkün.

AKYALI VE AHMETLER KANYONU

Cipcikli çeşmesinin 100 m. ilerisinde Akyalı bulunur. Akyalıda yol büyük kaya kütleleri tünel gibi oyularak geçirilmiş. Yolun yukarısı uçurum, aşağısı uçurum. Hem de duvar gibi dik. Aynı dik uçurum karşıda da olunca burası dik bir kanyon oluşturuyor. Buradan geçen yabancılardan bazıları geçerken korktuklarını söylerler. Buranın başka bir özelliği de yaz sıcaklarında buradan gece de gündüz de serin bir yel eser, insanı serinletir.

Akyalı (Ahmetler yolu üzerinde)
Akyalı'nın yukarıdan görünüşü
Uçurumun aşağısı köyden gelen derenin devamıdır. Yazın kurur. Akyalının batı karşısında Delik Kaya Başı bulunur. Kanyonun bu yakasında uçurumların üzerinde irili ufaklı birçok mağara ve in bulunur. Bu inlerin insan gelebilen bazılarında eskiden kışları yağmurlarda davar sürüleri barınırdı. Ayakla gelinemeyen inlerde ise kartallar yuva yapardı. Eskiden buralarda çok kartal vardı. “En kaliteli düdük (flüt) kartal ayağından yapılır “ diye söylenirdi. Kartal teleklerinden de divit yapılır mürekkeple yazı yazılırdı. Kartallar, kurtların, çakalların yediği davarların geri kalan leşlerini temizlerdi, Bazen yeni doğmuş emlikleri (taze oğlak, kuzu) de alıp havalanırlardı. Onun için çobanlar kuzlacı keçileri, koyunları kartallara karşı da kollamak zorundaydı.

Akyalıdan yukarı dere boyu bazen vadi, bazen kanyon şeklinde köy hizasına kadar gelir. Kanyonlarda gene inler mağaralar yani eski kartal yuvaları sıralanmıştır Bunlardan Taşharman’daki çeşmeyi geçince inatlına girerken yolun üstünde görünen Delikli İn’ in üç kapısı vardır. Bu inde de eskiden kışları çebiç sürüleri barınırdı.

Delikli İn
Dere boyu yazın dere suyundan sulanan sebze ve meyve bahçelerini geçip orman yolundan ayrılıp köy yoluna sapalım. Köy yol sapağının hemen aşağısında Köyöğön köprüsü ve köprünün az aşağısında Gannıgöbet (Kanlı gölet) bulunur. Köyümüzün yüzme öğrenen ilk çocukları yüzmeyi Gannıgöbette öğrenmişti.

Köy meydanına çıkınca eski taş yapı çeşme, köy odası, köy cami bizi karşılar. Köy meydanında köyün her mahallesine yol ayrılır. Mahalleler: İnbaşı, Ketirbaşı, Kızılin Üstü, merkez.

AHMETLER MAĞARASI

İn başında, in, yani Ahmetler mağarası bulunur. Mağara hakkındaki mağaracı Franz Lindenmayr’ın görüşleri şöyle.
Ahmetler Mağarası
“Mağara oldukça geniş ve her taraf damlamalar sonucu oluşan sarkıt ve dikitlerle doluydu. Etraftaki kalıntılardan döküntülerden anlaşılıyordu ki sarkıt ve dikitlerin taşınabilen kısımları kırılıp götürülmüş. Bir de başınızı kaldırıp yukarı bakarsanız sağa sola uçuşan çok sayıda yarasayı görebilirsiniz.”
Resimde geleneksel aydınlatma aracı ile mağarayı gezen bir mağara meraklısı görülmektedir. Bu geleneksel aydınlatma aracı yerini artık cep fenerlerine ya da ışıldaklara bırakmaktadır.

 HEBİLBEY KÖYÜ

Ahmetler Köyü’nün takriben 3 km batısında bir ören yeri var. Çocukluğumda gördüğüm yüksek duvarlar kaçak define arayıcıları tarafından yıkılmış. Ören yerinin girişinde kitabeler vardı. Eski roma yazısıyla taşlara oyulmuş yazılar vardı. Şimdi yerinde yeller esiyor.
Kayaların yüzüne oyulmuş kanallar
Hebilbey kalesi içindeki kayalarda oymalar
Kale batı tarafı uçurumlarla çevrilmiş olan dikdörtgen biçiminde bir tepe üzerine kurulmuş. Kalenin batı tarafı yüksek kayalıklarla çevrilmiş, diğer kenarları kalın surlarla. Bu hala kalıntıları olan kalın duvarlardan anlaşılmaktadır. Kalenin su ihyacı olasılıkla 5 km uzakta bulunan Çevlik denilen yerdeki suyun kanallarla şehre getirilmesiyle karşılanmıştır. Ancak bir kuşatma durumunda su kale içindeki sarnıçlardan karşılanmış olsa gerek. Kale içinde kayalardan oyulmuş çok miktarda daire ve kare şeklinde yerler vardır. Kale kireç taşından oluşmuş büyük kaya kitleleri üzerine kurulmuş. Bu büyük kaya kitlelerinin kimisine sarnıçlar oyulmuş. Kimisi kare şeklinde bütün kayalardan oluşan şimdiki oturduğumuz odalara benzeyen mekânlar… Düşünün: 3 - 4 metre kenarı olan iki ya da üç kenarı kaya içine oyulmuş odalar… Bu odalar acaba barınak olarak mı kullanıldı yoksa onlar da sarnıç mıydı? Bu taş içine oyulmuş oda duvarlarının kenarlarında meyilli bir şekilde oyulmuş kanallar bulunuyor. Bu kanallar acaba yağmur sularını sarnıçlara taşımak için mi oyulmuştu, yoksa başka bir işlevi mi vardı? Sonra bu odalar önünde basamak basamak kaya içine oyulmuş merdivenler… Daha buna benzer bir sürü soru… Hebilbey kapalı bir kutu. Bu Hebilbey adı nerden geliyor. Kale Yunanlılardan mı kalmış yoksa Romalılardan mı?
Ören yerleri ile ilgilenen yetkililerimizin buradan haberi olmadığını sanıyorum. Benin çocukluğumda var olan bazı kitabeler ve taşlara oyulmuş yazılar şimdi yok. Benim çocukluğumda buradan taşınan taşlarla köy çeşmelerinin duvarları yapılmıştı.  Kaçak define arayıcıları neler götürdü kimse bilmiyor. Bu ata mirası ören yeri yakında kaybolursa şaşmayalım. Köylülerimizin de yetkililerimizin de kaybolunca yerine gelmeyecek olan bu ulusal servetimize sahip çıkması gerekmektedir.

ÇEVLİK - AHMETLER KANYONU

Kapuz Kanyonunun Çevlik denilen bölümü
Kapuz Irmağı üzerindeki kanyonda bazı tur düzenleyicileri yürüyüş ve tırmanma turları düzenlediler.  Çevlik, kanyonun tabanındaki akarsuya erişmek için bir kapı gibidir. Adından da anlaşılacağı üzere geniş bir alanın kenarları kayalarla, uçurumlarla çevrilmiş bir yer burası. Bu alana girilebilecek bir kapı var. O da ortası delinmiş bir kayadan geçiyor.

Eskiden Pantır Emmi davar sürüsünü kışın Çevlik’e sürer, kapısını da pekitir, köye evine çıkar gelirdi. Sonraları üç-beş davarı olanlar da güdemeyecekleri davarları Çevlik’e sürüverir, uzun süre bakmazdı. Bir sene adam görmeyen davarlar bazen yabanileşir, insan görünce kaçar, yakalamakta zorluk çekilirdi.
Çevlik'ten başka bir görünüm.

Bazı yıllar turizm şirketleri Çevlik ve Köprü ayağı arasında tırmanma ve yürüyüş turları düzenlemektedir. Tehlikeli ve zor yerler uygun ipler bağlanarak güvenlik içinde bu yüksek uçurumların arasından geçip gitmek çok keyifli ve heyecanlı olsa gerek.

Çevlik kapısı




Kapuz Çayındaki tırmanışlarla ilgili bir yazı Ahmetler. Net sitesinin Köyümüz bölümündeki Doğal Güzellikleri başlığı altında bulabiliriz.

PİKNİK YERLERİ
Dallı Biladan
Soğuk Suyun Gözü
Eski Değirmen
Köprü Ayağı












GEÇMİŞİN AYAK İZLERİ 
(Geçmişimizi bilirsek nerden nereye geldiğimizi anlayabiliriz. Geçmişi olmayanın geleceği de olmaz.)
Bizim çocukluğumuzda köyümüzün görünüşü böyleydi. Çatılarda kiremit yoktu. Damlar yonga ile örtülür, yongaları rüzgar atmasın diye de üzeri taşlarla bastırılırdı.
Eskiden davar, koyun çobanlarımız böyle giyinirlerdi.
Eskiden annelerimiz, bacılarımız böyle giyinirlerdi
Eskiden erkekler böyle giyinse de doğal sayılırdı.


Özgün mimarisiyle bir Ahmetler evi
Köy toprakları dağlık olduğu için hala hayvanlarla taşımacılık yapılıyor.
İnbaşında Gocardıç'ın dibinde bir düğün yemeği
...
Güncelleme:
...
Köylülerin dediğine göre,2019 kışı sert rüzgarlara dayanamayan Goc'ardıç yıkılmış.
...
BİR GOC’ARDIÇ GELDİ GEÇTİ ŞU DÜNYADAN
Dili olsa da konuşsa ne derdi acaba? Yüzlerce yıl çevrede olanlara tanıklık etmiş Goc’ardıç yok artık. Çocukluğumuzda Goc’ardıç’ın yanına gelmeyi çok severdik. Yazın köyün içi sıcak olurken burası dereye bakan bir yer olduğu için püfür püfür eserdi. Sadece serin olduğu için gelmezdik oraya. Gözlerimiz de bayram ederdi. Oraya gelince bütün dere boyu bağlarıyla, bahçeleriyle ayaklarımızın altına serilirdi. Dere boyunun yeşilliği ruhumuza da su serperdi. Köyöğön, Güğlen, Serken Yaka gözlerimizin önünde olurdu. Daha önemlisi ardıcın altında Ahmetler Mağarası vardı.  Mağaradan soğuk su almak isteyenler, ekmek eyleyecek olanlar buradan geçerlerdi. Burası bir yol üstü, bir uğrak yeriydi.
Bu kadar güzel bir yerde yaşayan ardıca insanlarımız başka bir değer vermiş, dibine kesme taşlardan bir yapı yapmışlardı. Yapıyı kimin yaptığını, niçin yaptığını bilen yoktu. Uğrak yeri olduğu için insanlar üzerine oturup dinlensin diye yapılmış olsa gerekti. Öyle de oluyordu. Oturulacak yükseklikte olan düzgün taşlar üzerine insanlar oturup dinleniyordu. Çocuklar üzerinde oynuyordu. Ama bazı insanlar yapının bir türbe olduğunu düşünmüş olsa gerekti. Türbe miydi, türbede yatır var mıydı, yok muydu bilmiyoruz. Ama yatır olduğunu düşünen insanlarımız ardıç gövdesine çivilerle renkli bezler asmış, dilek tutmuşlardı. Bizim çocukluğumuzda ardıca çivi çakmaya renkli bez asmaya, dibine bozuk para atmaya devam etti insanlar. Sonra zaman geçti devran döndü, köye bir radyo getiren oldu. Radyoda hastalıktan, sağlıktan, batıl inançlardan söz ettiler. Sonra bir de okul yapıldı köyde. Okulda okuyanlar hastalıkları cinlerin, perilerin değil mikropların yaptığını öğrendiler. Ardıca çivi ile bez asıp para atan insanlar azaldı. Çocukluğumuzdaki ardıcın allı pullu gövdesi zamanla değişti; bezler gitti, sadece çiviler kaldı. Ardıcın dibinden topladığımız bir kuruşlar, delikli iki buçuk kuruşlar da bulunmaz oldu. Büyükler der ki: kendileri çocuk iken ardıcın dibinden mecidiye, yirmilik, kırlık gibi eski yazı olan paralar toplamışlar. Daha sonra ne mi oldu? Alıçlıyatak suyu köye getirilince su işini yaptıran müteahhit ardıcın dibindeki kesme taşları taşıyıp onları çeşmelerin duvarlarında kullandı. Köy çeşmelerindeki kesme taşların bazıları ardıcın dibindeki türbeden getirildi. Türbe olmayınca bez bağlama, çivi çakma, dilek tutma olayları da bitti.
Ardıcın dibine gene de ziyaretçi akını azalmadı. Ayak alışkanlığı köy içide dolaşmaya çıkanların ilk uğrak yeri orasıydı. Gölgesinde yemekler yendi. Harmanpelit’teki hedefe şeşanalarla atış yapıldı. Birinci olanlara ödül verildi. Bir ağacın böylesine kutsallaştırılmasını elbette doğru bulmayız. Bazı batıl inançlar köyümüzü çok önceden terk etti. Ardıcın insanlarımız gözünde tarihi bir kişiliği vardı. Yüzlerce sene daha yaşasın isterdik. Ama doğanın kanunu bu, her canlı gibi doğdu, yaşadı, öldü. Ölürken de insanlar üzerinde iyi izlenimler bıraktı. Herkes onun iyiliğinden söz ediyor.

Ketirbaş'tan köyün görünüşü
Ahmetler Köyü ile ilgili daha çok resim ve ayrıntılı yazı içeren "AHMETLERİN GÖRÜLMEYE DEĞER YERLERİ" ile ilgili yazımızı aşağıdaki bağlantıyı açıp inceleyebilirsiniz.
http://manavgatliarici.blogspot.com/p/yoremizi-taniyalim.html