Ahmetler Köyü

Köyümüzü, yöremizi, kültürümüzü tanıyalım, tanıtalım.

12 Mart 2012 Pazartesi

Oba Yerlerimiz (Ahmetler Yaylası 1)

Ahmetler Yaylasındaki Oba Yerlerimiz
Göç Yollarımız, Su Kaynaklarımız
Burası Ahmetler yaylasında Çırlavık'ın üstündeki çağşak (çakıl) Ahmetler Kuyu'sundan Bozlağan'a giden kestirme ama biraz bozuk bir hayvan yolu. Az yüklü hayvanlar bu yoldangider. Arka planda Yürük ve Kara Sivri görülmektedir.Bu resim Çırlavık ve Çağşak'ın Google Earth proğramından kopyalanmış resmidir. İkisi de aynı yerin resmidir ama birisi bizim fotoğraf makinemizle çekilmiştir. Öteki uydulardaki kameralar tarafından yukarıdan kuşbakışı çekilmiş resimdir.Bu resim de bizim yaylamızdaki bir oba yerinin kuş bakışı çekilmiş resmidir. Ama neresi olduğu pek belli değildir. Ben bölgeyi çocukluğumdan tanıdığım için oba yerlerimizin yerlerini geniş açılı kuşbakışı çekilmiş bir resimde işaretledim ve yurt yerlerimizin adını yazdım. Biraz resme biraz da haritaya benzer bir şekil çıktı.Ahmetler yaylasındaki oba yerleri ve diğer yer adları
Yayladaki Obalarımız, Oba Yerlerimiz, Yurt Yerlerimiz
Bir atasözümüz var: “Bakarsan bağ; bakmazsan dağ olur” derler. Bu sözün anlamı geniştir ama genellikle tarla, bahçe için kullanılır. Peki, bakılmayan, gidilmeyen yaylalar için ne denebilir? “Kullanırsan senin olur; kullanmazsan elin olur” desek uygun mudur?
Bundan elli yıl önce Ahmetlerlilerin tamamı ilkbaharda Ahmetler Kuyu’sunda otururlardı. Sonradan çeşitli nedenlerle oraya gitmez oldular. Şimdi orada başkaları oturuyor. Bu neden böyle oldu; nasıl böyle oldu? Eskiden develerle, atlarla, merkeplerle göçerdik; şimdi kamyonlarla, traktörlerle kamyonetlerle göçüyoruz. Bu nasıl oldu? Çocukluğumda göçtüğümüz yollardan şimdi göçmez olduk. Göç yollarımız değişti. Bu neden ve nasıl böyle oldu?
Oturduğumuz oba yerlerimiz değişti, yollarımız değişti, taşıt araçlarımız değişti, hayvanları besleme şeklimiz değişti…
“Değişmeyen tek şey değişimin kendisidir” ve “Aynı nehirde iki kez yıkanılmaz.” Demiş ünlü düşünür Heraklitos.
Çocukluğumdan bu güne çok şeyler değişti. Köprülerin altından çok sular aktı. Benim çocukluğumda Ahmetler köylüleri hangi yollardan nasıl yaylaya göçerlerdi, şimdi nasıl göçüyorlar, baharın, yazın, güzün nerelerde oba tutarlardı, hangi yurt yerinde kimlerin obası vardı, kısaca bir göz atalım. Sonra da bu gün durum ne merkezde bir bakıp, nerden nereye gelmişiz ne gibi değişimler olmuş bir kıyaslayalım.
Göç Yollarımız
Ahmetler köyünden yaylaya gidebilmek için çok kullandığımız üç yol var ama zorunlu olunca bu sayı beş ya da altı olabiliyor.En çok kullanılan iki yoldan biri Çimi içinden geçen göç yoludur. Öteki de sürülerin geçtiği Alavada (Çanakpınar) yollarıdır.Çocukluğumda göçlerimiz Çimi'den geçerken köyün içine girmezdi. Köyün altında bir çevre yolu vardı. Göçler oradan gelir giderdi.
Çimi Yolu:
Eskiden yaylaya göçerken göç köyden çıkınca Harmankaya’da konaklardı bir gece. Sabah yükler sarılır Murtiçi’nde şose yoluna girilir, akşama Gandilce’ye gelinirdi. İkinci gece orada geçirilir hayvanlar yayılır, dinlenirdi. Üçüncü gün akşama Nohut çukuruna gelinir orada akşamlanırdı. Sonraki gün Nohut Çukurunda araba yolundan ayrılır, Aşağı Bucak, Belen, Yukarı Bucak köyleri geçilir, Çimi’ye ait Biladanlısu’da hayvanlar sulanır, Akşama Aldürbe’ye çıkılırdı. Göç burada saydığım köylerin içinden geçmez, köyün kenarındaki bir çevre yolundan geçer giderdi. Çimi Köyü’nün içine de girmez köyün aşağısındaki çevre yolundan geçilirdi. Sonradan Yaylaya yol yapılıp motorlu taşıtlar gitmeye başlayınca göçler de motorlu taşıtlarla taşınmaya başlandı. Bu köylerin kenarındaki yollara da ihtiyaç kalmadı. Taşıtlar Akseki üzerinden geçip Dutluca ve Çimi köylerine uğrayarak yaylaya çıkmaya başladı. Bu dönemde Çimi köylüleri köy dışındaki çevre yolunu kapatıp göçlerin köy içinden geçmesini zorunlu hale getirdi. Sonra da köy içine bir demir kapı yapıp işine gelmeyen göçlerin, demir kapıyı kapatarak, yaylaya gitmesini engellemeye başladılar. Çimi köyü ve köy dışından geçen çevre yolu. (Çocukluğumda geçtiğimiz çevre yolu hatırladığıma göre görüldüğü şekilde tarlaların arasından geçiyordu.)Alavada (Çanakpınar) Yolu:Köyden çıkan sürüler yük göçü ile aynı yolu izleyerek Cemerler üstündeki Gandilce’ye kadar gelirlerdi. Orada sürüler göçten ayrılarak Sadıklar köyünün kuzeyindeki bir boğaza girerlerdi. Buradan Değirminci Kuyusu, Çalıdibi, Sarıotlu, Çağşırcı Oğruğu, Topraktepe bölgelerini geçerek Ahmetler Kuyusu’na gelirlerdi. Bu yolculuk bazen bir gün bazen de iki gün sürerdi Konaklamak gerekirse Alavada dağlarında uygun bir yer seçilirdi.
Kurna Yolu:Göç ve sürüler yaylaya çıktıktan sonra tek tük gelip gitmeler Kurna yolundan yapılırdı. Kurna yolu daha kestirme idi ama Çimi’den geçen yol kadar düzgün değildi. Kurna yolundan gitmek için Murtiçi’nde şose yolu çaprazlama geçilir, Çukurköy, Güzelsu köylerinin kenarından geçerek Çataloluk’a gelinir. Orada bir mola verilir. Devam edip, Çatma, Gölbüz gediği, Buzobruk, Kurna geçilerek Ahmetler Kuyusu’na gelinirdi.
Galandıras, Güneycik yolları:Çimililer bir sene demir kapıyı kapatıp Ahmetler göçünün yaylaya geçmesini engellediler. Akseki’deki yetkililer göçün Çimi’nin kuzeyindeki Galandıras Boğazı’ndan geçmesini sağladılar. Böylece Galandıras yolunu da öğrenmiş olduk.
Başka bir sene gene demir kapı kapandı. Galandıras yolundan da yol verilmedi. Ahmetler göçü Gündoğmuş üzerinden dolanıp Güneycik yaylasını geçerek Gökçukur, Keklik Pınarını da geride bırakarak Çırlavık’tan yaylaya gelebildi.
Güneycik yolu da kapanırsa yaylaya Göktepe'den Namaras yaylası üzerinden Popazın İçi'nden geçilerek Bozlağan'a gelinebilir.
Ahmetler Yaylasındaki Su Kaynakları:

Akkuyu Bucağındaki kuyunun suyu temizlik işlerinde ve hayvanları sulamada kullanılır.Ahmetler Kuyusu yayladaki önemli su kaynaklarından biridir.Aldürbe Oluğu ve Çırlavık’taki 2 adet çeşme yayladaki insan ve hayvanlarımızın su ihtiyacını karşılayan önemli su kaynaklarıdır. Aldürbe, Akkuyu Bucağı ve Ahmetler Kuyusu’nda devamlı suyu bulunan kuyular bulunmaktadır. Köyümüz hayvanları Aldürbe’deki çeşmelerin suyu yetmediği zamanlarda ilkbaharda ve güzün Çimi Köyü’ne ait olan Yeroluk’tan sulanmaktadır. Yeroluk’ta 3 tane devamlı akan oluk vardır. Karamuklu Oluk, Kızıloluk, Aşağı Oluk.Komşularımızdan Gebecelilerin oturduğu Ölümuar’da da su boldur. Ahmetler sürüleri bazen sulanmak için Ölümuar’a giderlerdi.
Akdağ’da akarsu ve kuyu yoktur. İnsanlar sularını karlardan sağlarlar. İlkin oba yakınındaki kayaların dibinde kışın birikmiş ve sıkışmış kar yığınlarından temiz bir kazma ya da daha çok nacak ile sırtta taşınabilecek büyüklükte kar “kös”leri kesilir, bunlar sırta yüklenilir, getirip çadırın önündeki özel olarak hazırlanmış düzgün ve hafif meyilli bir taşın üstüne konur. 50 – 100 cm. uzunluğunda olan kar kösünün bir ucu taştan dışarıya uzatılır. Bu kar uzantısının altına bir helke konur. Karlar eridikçe damlaya damlaya helkeyi doldurur. Dolan helkedeki su güğümlere, ibriklere, su kabaklarına ya da başka kaplara konur. Boşalan helke tekrar karın altına konur ve dolmaya devam eder. Gündüz karın üstü açılır ve güneşi görürse kar çabuk erir ve “cirleyerek” akar. Genelde kar kösü toz olmasın diye üzerine bir kilim veya “melese” gibi örtü örtülür. Eğer evde kullanılmayan boş kazan veya tokat gibi kaplar varsa kar kösü bunun içine de konabilir. Eğer kar böyle kazan içinde erirse yüzünde köpük oluşabilir.
Hayvanların sulanması için kar yığınlarının önüne bir karış derinliğinde “su yalakları” kazılır. Bir sürünün sulanabilmesi için bir kar yığını önünde 10 kadar kar yalağı olması gerekir. Kar yalakları eriyen kar suları ile dolar. Hayvanlar da bu yalaklardaki sularla sulanır. Haziran, Temmuzda karların hızlı eridiği günlerde kar yığınlarının önünde derecikler de oluşabilir. O zaman hayvanların sulanması daha kolaydır. Bizim köyde hayvanlara yuvarlak 20 günde bir kere tuz verilir. İnce öğütülmüş kaya tuzu düzgün taşlar üzerine dökülünce hayvanlar onu kümelenerek iştahla yalarlar. Hayvanlara tuz verildiği gün onların muhakkak sulanması gerekir.
Kalın kar katmanları eriyip tükenince (Ağustosta) karlar “kar koyakları” ya da obruklardan alınır. Kar koyaklarından kar çıkarmak için bir patika yapılabilir. Ancak kar obruklarından kar çıkarmak zordur. Ya dağcılar gibi tırmana tırmana inip çıkacaksınız, ya da kuyudan su çeker gibi ip ile aşağı inip kesilen karları yukarı çekeceksiniz.
Obruklarımız:
Akdağ'da akar su, kuyu, sarnıç gibi su kaynakları yoktur. İnsanlar ve hayvanlar su ihtiyaçlarını ilkin kar koyaklarından sağlarlar.
Bir kar obruğu. Kar koyaklarında karlar tükenince Akdağdaki obalar su ihtiyaçlarını obruklardan sağlarlar. Bu resimleri çeken kişi "kar obruğu" yerine "düden" sözcüğünü kullanmış. Bu resimlerde de kardan nasıl su elde edildiği açık şekilde anlatılmış.
Obruklarımızdan iki şekilde faydalanırız.
1 – İlkbaharda ve yaz boyunca hayvanlarımızdan ürettiğimiz, yağ, keş, (çökelek), katık, peynir gibi süt ürünleri yayladaki evlerde çadırlarda kalırsa bozulabilir. Bozulmasa bile tazeliği gidip kuruyarak sertleşebilir. Obruklara atılır ve yaz sonunda havalar soğuyuncaya kadar orada bekletilir. Bu ürünler obrukta bozulmaz. Hatta kıvamı, tadı değişerek olgunlaşır, lezzeti artar. Aylarca dursa da tazeliğini ve yumuşaklığını kaybetmez. Obruklar süt ürünlerimiz için birer “doğal soğuk hava deposu”dur.
Süt ürünleri genel olarak derinliği 5 – 10 m. arasında olan ve içinde kar olmayan obruklara konur. Her obanın yakınında bir veya birkaç obruk bulunur. Ancak oba yakınında dibinde kar olmayan obruk yoksa ürünler kar obruklarına da konabilir. Obruklara ürünler genellikle deri içinde konur. Derinin küçüğüne “civcer” de denir. Deriler obruğa konacağı zaman İlkin kolay olsun diye bir çocuk salınır. Çocuk aşağıya inince kendine bağlı ipi çözüp yukarı yollar. İp ile gelen derileri de çözüp uygun yerlere sıralar, yerleştirir. Eğer deri koyacak kişi yalnız ise uzunca bir ip ile “hırsız ilmeği” ile deriyi bağlayıp obruk dibine deri inince de ilmeği yukarıdan çözerek deriyi hırpalamadan aşağıda bırakabilir.
2 - Akdağ’daki obalarımız yakınında akar su, kuyu, sarnıç yoktur. İnsanlarımız suyu kar koyaklarından kesip getirerek evinin önüne koyduğu kardan elde eder. Kar koyaklarındaki karlar yaz sonunda tükenir. Dışarıda kar tükenince kar obruklarında kar vardır. Hatta bazı obruklardan kar yıl boyunca hiç eksik olmaz. Karları kesip obruktan çıkarmak bazen zordur ama yoktan iyidir.
Bazı obruklar da ne kar tutar ne süt ürünü saklar. İmalı dipsizi, Yürükteki dipsiz bu tür obruklardandır. Bunlar mağaracıları ilgilendirirler. Sözgelimi İmalı dipsizine bir taş atarsan ve kulağını verip dinlersen uzun süre yuvarlanıp gittiğini duyarsın.
Yaylamızdaki belli başlı kar obruklarımız:
1 - Bozlağan kar obruğu: Hiç kar tükenmez. Say ile Teketaşı arasındadır. İnip çıkması zordur.
2 - Musabaylıcası Obruğu: Obanın kuzeydoğusunda, Köse Dağı’nın dibindedir. İnip çıkması kolaydır. Geç zamanlar kar tükenir.
3 – Aylıca Obruğu: Tülüce elin obasının yanında, Musa Dağı’nın dibindedir. Bir in şeklinde yan gidilir. İnmesi kolaydır. Kar tükenmez.
4 – Güllü Belen obruğu: İp ile inilip çıkılır. Obruğa süt ürünleri de konur. Kar tükenmez. İnsanlar kar ihtiyacını son zamanlara kadar yakındaki kar koyağından sağlamaktadırlar.
5 – Deve Koyağı obruğu. Teketaşı ile Kızıleğrik Önü’nün arasına Deve Koyağı denir. Buradaki obrukta da geç vakte kadar kar kalır. Kızıleğrik Önündeki obalar koyaklarda kar tükenince buradan kar alırlar. Eğrikar koyağı’nda da genellikle kar tükenmez. Kızıleğrik Önü’nde oturanlar Eğrikar Koyağı’ndaki kardan da faydalanırlar.
Sayyatak ve Tomsubaşı’ndaki obalar karlarını ilkin aradaki koyaklardan alırlar. Koyaklarda kar tükenince ya Aldürbe’ye göçerler ya da Güllü Belen’den kar getirirler..
6 - Ahmetler Kuyusu obruğu: Yaya olarak inilip çıkılabilir. Kar tükenmez. Ahmetler Kuyusu ve Aldürbe’deki insanlar yaz boyunca kar çıkarıp tüketirler.
7 - Değirmen Taşı’nın dibindeki obruk: Fazla bilen yoktur. Eskiden Hacı Hatip’in babası Ali Fakoğlu burada oba kurmuş ve bu obruğu kullanmış. Kar tükenmez.
8 – Düneğin Dibi’ndeki obruk: Burada Ahmetlerliler de oturmuş ama çoğunlukla Fersinliler otururdu. Kar geç vakit tükenir.
9 – Çağşırcı Obruğu: Kar tükenmez. Girip çıkması kolaydır. Burada oba tutanlar hayvanlarını da bu obruğun karından erittikleri su ile sularlar. Burada bazen Fersinliler, bazen de Ahmetlerliler oba tutar.
10 – Yüksek Eğrik’teki obruk: Kar tükenmez. İnip çıkması kolaydır. Hayvanları sulamak için de kullanılır.
11 – Buz Obruk: Kar tükenmez. İnip çıkması zordur. Hayvan sulamada da kullanılır.
Mehmet Güngör obruklarla ilgili bazı bilgiler göndermiş. Kendisine teşekkür eder, bilgileri buraya ekliyorum:
“Akdağ’daki obruklar:
Tomsu Başı çağşırlığının tepesindeki obruğun (kar tutmaz) peyniri güzeldir.Güllü Belen obruğu; 2 katlı yaz boyu kar tutar. Peyniri güzeldir. Güllü Belen’de ben Şaban’ı iple salardım obruğa. O peynirleri takardı ben çekerdim. Bir defasında ekim ayı idi, "Şaban sen burada kal ben gidiyorum.” deyip sesimi kestim. Şaban ağlamaya başladı aşağıda.Aylıca obruğu: Tek katlı yaz boyunca kar tutar.Bozlağan obruğu: 2 katlı yaz boyunca kar tutar.Çakılbaşı obruğu (Kır oğruk): Kar tutmaz, Sayyatağın karşısında, çağşırlığın kuzey kıyısında tepededir.Eğrigar koyağında 2-3 tane var.İmalı Dipsizi: İmalı ininin kuzeyinde kaç metre olduğu bilinmiyor. Taş atınca çok derin olduğu anlaşılıyor. Kuytu bir yerde bulunur.Tomsubaşı düneğinin eteğindeki obruk, 2 katlı, kar tutmaz ve çok derindir."
Akdağ'da bir toprak dam.
Ahmetler Yaylası iki bölümdür. İlkbahar ve Güzün durulan aşağı bölüm Aldürbe ve Ahmetler Kuyusu çevreleridir. Kardan başka su kaynağı olmayan yukarı bölümün genel adı ise Akdağ'dır.

Akkuyu Bucağında bir futbol maçı.
Aldürbe alanında bir koyun sürüsü ve çobanı.
Ahmetler yaylasında arıcılık.Akkuyu Bucağında arı kovanları.
Çakılbaşı'ndan Ahmetler Kuyusu'nun görünüşü.
Çakılbaşı'ndan Aldürbe'nin görünüş.Ahmetler 1. Yayla şenlikleri
19 Haziran 2011 tarihinde Ahmetler yaylasında yayla şenliği yapıldı. İlk kez olmasına karşın bence gayet güzel oldu. İnsanlarımız bir sel gibi yaylaya aktı. Akkuyu Bucağı alanını doldurdu. Komşu köylerden de gelenler oldu. Bir düğün, bir bayram havasında yenildi içildi; türküler söylendi, oyunlar oynandı, konuşmalar yapıldı, yaylamız eski günlerde olduğu gibi ellıklendi. Katılım beklenin üzerindeydi. Planlı düzenli, emek verilmiş bir eğlence oldu. İlk olmasına karşın güzel bir başlangıç sayılır. Bu düşünceyi ortaya atanların, emeği geçenlerin ellerine sağlık.
YaylanınAhmetler Kuyusu ile Tekelik arası kuş uçumu yuvarlak 10 km. imiş
Arataşı ile Popaz Başı arası da 10 km. imiş.
Bu resimde yaylamızın güney ve batısında bazı köylülerimizin ve komşu köylerin kaldığı oba yerleri görülmektedir.
Yayladaki obalarımız arasındaki yük taşımada kullanılabilen yolları gösteren resim.
"Orda bir yayla var uzakta, O yayla bizim yaylamızdır, Gitmesek de gelmesek de, O yayla bizim yaylamızdır." Öyle kuru kuruya lafla yayla sahibi olunmaz. Arada bir hep beraber yaylaya gidersek, yaylayı elliklersek, yaylayı yaylarsak yaylamız olur. Yaylaya gidersek yayla bizim, gitmezsek elin olur. O nedenle atalarımız nerelerde yurt kurmuş öğrenelim, yollarını yolaklarını bilelim, atalarımızın mirasına sahip çıkalım. (Yazı dizimizin devamı ile ilgili yazı ve açıklamalar hakkında bazı konular aşağıda bağlantısı verilen albümlerde görülebilir.)
 https://picasaweb.google.com/117334603122699569910/ObalarMZAhmetlerYaylas202
https://picasaweb.google.com/117334603122699569910/YaylaKomsularMZAhmetlerYaylas3

Hiç yorum yok: